Aşırı sağcı İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich radikal Yahudi yerleşimcilerin saldırdığı Filistin köyü Huvara’nın tamamen ortadan kaldırılmasını istedi.
Netanyahu’nun aşırı sağcı koalisyonunda yer alan Yahudi yerleşimci yanlısı bir partinin başkanı olan Smotrich, bugün düzenlediği basın konferansında “Bence Huvara’nın silinmesi gerekiyor” dedi.
İki İsrailli yerleşimcinin arabalarında oturdukları sırada Filistinli olduğundan şüphelenilen bir silahlı kişi tarafından öldürülmesinden iki gün sonra radikal Yahudi yerleşimciler, Filistin köyü Huvara’da çok sayıda evi ve aracı ateşe vermiş, olaylarda bir Filistinli öldürülmüş, onlarca kişi yaralanmıştı.
İsrail etnik arındırmayı 1948’deki Nekbe’den bu yana sistematik olarak devam ettiriyor.
İsrail işgal güçleri, 26 Ocak Perşembe günü Cenin mülteci kampına yaptığı saldırıda 10 Filistinliyi katletmiş çok sayıda Filistinliyi de yaralamıştı. ABD’nin birçok metropolünde bu saldırı Filistin ve Arap diasporasının oluşturduğu kitleler tarafından protesto ediliyor ve dayanışma eylemleri düzenleniyor. Bu eylemlerden biri 29 Ocak Pazar günü ABD’nin Illinois eyaletine bağlı Şikago şehrinde gerçekleştirildi. “Filistin’de Adalet için Şikago Koalisyonu” (Chicago Coalition for Justice in Palestine) adlı çatı örgütü tarafından organize edilen eyleme “Filistinde Adalet için Öğrenciler Platformu” (Students for Justice in Palestine Chicago) , “Filistin için Amerikalı Müslümanlar” (American Muslims for Palestine), “Filistin Topluluk Ağı” (U.S Palestinian Community Network) , “Barış için Yahudilerin Sesi Platformu” (Jewish Voice for Peace) ve “Şikago Siyah Hayatlar Önemlidir Koalisyonu” (Chicago Coalition of Black Lives Matter) isimli kitle örgütlerinin yanısıra Filistine destek veren çok sayıda kişi katıldı. Kitle örgütleri tarafından basın açıklamaları okundu ve ardından Şikago’nun en kalabalık caddelerinden biri olan Michigan Caddesi’nde sloganlı bir yürüyüş gerçekleştirildi.
“Filistin’de Adalet için Şikago Koalisyonu” adına açıklama yapan bir basın sözcüsü Batı Şeria’nın Cenin kampında 10 Filistinlinin katledildiği ve onlarcasının yaralandığı saldırının eşi benzeri görülmemiş bir insanlık suçu olduğunu söylerek söze başladı ve Uluslararası Kızıl Haç örgütünün raporundan bir alıntı yaptı. İsrail güçlerinin, yaralıların olduğu bir hastaneye önce biber gazı atıp daha sonra ablukaya alması sonucu hastanedeki yaralılara müdahale edilemediği ve yaralıların tahliyesinin engellediği belirtildi. Cenin’deki katliamın bir gün içinde yapılan bir katliam olmadığı, aksine bu katliamın İsrail’in Filistin direnişini ezmek için aylardır uygulamakta olduğu sistematik saldırıların bir sonucu olduğu söylendi. 2022 yılında toplamda 231 Filistinlinin katledildiğini ve bunun 2005 yılından bu yana en yüksek sayı olduğuna işaret edildi. 2023 yılında ise henüz Ocak ayı olmasına rağmen daha şimdiden 30’dan fazla Filistinlinin katledildiğine ve Netanyahu öncülüğündeki faşist ve Arap düşmanı hükümetin bu sayıyı daha da arttırabileceğine dikkat çekildi. Fakat buna rağmen Filistin direnişinin asla teslim olmayacağı, mücadeleye işgal edilen toprakların bütün cephelerinde devam edileceği belirtildi.
“Barış için Yahudilerin Sesi Platformu” adına açıklama yapan bir basın sözcüsü de katliamın İsrail’in “dalgakıran operasyonları”nın bir parçası olduğunu belirtti. Filistinde her gün artmakta olan ölümlerin sebebinin İsrail’in Filistin üzerinde uyguladığı ırk ayrımcı rejim olduğunu, İsrail’in yeni ırkçı hükümetinin ise devam eden krizi daha da derinleştireceğini belirtti. İsrail ve Filistin arasında devam eden savaşın eşit güçler arasında bir çatışma olarak adlandıralamayacağı, ortada İsrail lehine asimetrik bir güç dengesinin olduğu ve bunun en büyük sorumlusunun da İsrail’e yıllık 3.8 milyar dolarlık askeri yardım sağlayan ABD olduğunu teşhir etti.
Yapılan basın açıklamalarının ardından kitle sloganlar eşliğinde Michigan Caddesi üzerinde yürüyüşe başladı. Yürüyüş esnasında İsrail’in suçlarını teşhir eden ve Filistin direnişiyle özdeşleşmiş çeşitli sloganlar sık sık coşkulu bir şekilde atıldı. “Nehirden denize özgür Filistin!”, “Tek bir çözüm var o da İntifada ve devrim!” , “İsrail ayrımcılığını (Apartheid) sonlandır! ”, “Filistin bizimdir, çalınan topraklarda barış olmaz !” ve “Etnik arındırma bir suçtur! ” atılan sloganlar arasında sık sık yer aldı. Yoğun bir trafiğe sahip olan Şikago’da sürücüler zaman zaman kornalarıyla eylemcilere destek oldular. Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları’ndan bir yoldaşımız da Filistin diasporasına destek için eylemde yer aldı.
Siyonist İsrail’de genel seçimler sonuçlandı ve Binyamin Netanyahu kurduğu koalisyonla altıncı kez başbakanlık koltuğuna oturdu. Koalisyon ortakları fiili anlamda Filistin’in varlığını ortadan kaldırıp tamamen Siyonizmin insafına bırakan yüzyılın anlaşmasına bile karşı çıkıyorlar. Filistinli silahsız sivillerin sürekli olarak öldürüldüğü Batı Şeria’da, Siyonist güvenlik güçlerinin olası tehditler karşısında ne zaman ateş açabileceğine ilişkin kuralların gevşetilmesini talep ediyorlar. Bunlar ve daha başka gerici, sağcı tutumları sebebiyle Netanyahu’nun başında yer aldığı koalisyon pek çok basın yayın organında “İsrail’in tarihindeki en sağcı hükümet” olarak tarif ediliyor.
Siyonistler Arası Anlaşmazlık!
Koalisyonun göreve başlamasıyla birlikte Siyonist cepheden bile itiraz sesleri yükselmeye başladı. Bunlardan en dikkat çekici olanlarından bir tanesi İsrail’in Paris büyükelçisi Yael German’ın yeni hükümeti protesto için istifa etmesi oldu. İstifa eden büyükelçi “Beni tayin eden önceki hükümetin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü temelli dünya görüşünü ve ülkemi temsil etmekten gurur ve mutluluk duyuyordum.” diyordu. Yeni kabinede, aşırılıklarıyla öne çıkan parti temsilcilerinin bulunduğunu, bu şartlar altında, inandığı her şeyden çok farklı bir politikayı temsil etmeye devam edemeyeceğini söyleyerek görevi bırakıyordu.
Netanyahu’nun kurduğu yeni koalisyonun emsallerinden bile daha gerici olduğuna, icraatlarıyla bunu en kısa sürede kanıtlayacağına dair bir şüphemiz yok. Özellikle Siyonist rejimin normalleşme adı altında başta körfezin gerici rejimleri olmak üzere, Mısır’dan Türkiye’ye işbirlikçi iktidarlarla kol kola girdiği bir dönemde Filistin halkını çok daha sıkıntılı günler beklediğini de söylemek gerekir. Ancak, bu durumu tespit etmek ve karşısında yer almak başka bir şey, kurulan koalisyonun yapısını bahane ederek Siyonizmin başta ayağa kan, kin, ırkçılık ve ayrımcılık üzerine kurulu bir rejim olduğunu unutturmak başka bir şeydir.
Siyonist İsrail Bir Kanser Hücresidir!
İstifa eden büyükelçinin temsil etmekten gurur duyduğu önceki hükümetin sözde demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü temelli dünya görüşünün uygulamalarına bir bakalım. Sadece 2022 yılında 53 Filistinli çocuk katledildi, Gazeteci Şirin Ebu Akile görev yaparken kasten öldürüldü, Filistinlilere ait 950 ev ve yapı yıkıldı, yeni yerleşimci taşınması, yeni yasa dışı yerleşim birimlerinin yapımı son hız devam etti. Bunlar akla ilk anda gelenler, Netanyahu ve koalisyon ortakları varken ya da yokken hiç fark etmez, Siyonist rejim öldürmeye, yıkmaya ve Filistin topraklarını Filistin halkından arındırmaya hiç ara vermedi, vermiyor.
Yeni koalisyonun, önceki hükümetlerden benzer uygulamaları daha açıktan ve daha gözü pek yapmaktan başka bir farkı olmayacaktır. Çünkü sorun İsrail’de iktidarı ele alacak hükümetin ne kadar sağda olduğu meselesi değil İsrail’in kendisinin ırkçı, ayrımcı, yayılmacı, eli kanlı, korsan bir oluşum olmasıdır. Her zaman söylüyoruz bu vesileyle tekrar söyleyelim İsrail Ortadoğu’nun bağrına yerleşmiş bir kanser hücresidir. Ya kanserle mücadele edersiniz ya da türlü göz boyamalarla oyalanıp yayılmasına sebep olursunuz. Eğer Filistin topraklarında yaşayan tüm halklara insanca yaşama hakkı tanınacaksa, bu kanser hücresini söküp atmaktan başka yol yoktur.
Bugün Filistin halkı tüm zorluklara, baskı ve zulme rağmen direnmeye ve direnişi güçlendirmeye devam ediyor. Gün İsrail’le karşılıklı elçi atayıp normalleşme ya da Siyonistler arasında çekişmede taraf olma günü değil, Filistin halkının mücadelesinin yanında olma, onu büyütme günüdür.
İsrail seçimlerini Benjamin Netanyahu liderliğindeki sağcı bloğunun kazanması, İsrail’in Filistinlilere karşı daha sert politikalar uygulamasına ve işgal altındaki Batı Şeria’da yeni yerleşim inşalarının artışına yol açabilir.
Seçim sonuçlarına göre, Netanyahu’nun lideri olduğu Likud Partisi 32 milletvekili çıkardı. Netanyahu liderliğindeki blokta yer alan aşırı sağcı Dini Siyonizm Partisi 14 milletvekili alırken, Ultra Ortodoks partilerden Şas 11, Birleşik Tevrat Partisi de 7 milletvekili kazandı. Böylece Netanyahu liderliğindeki aşırı sağ blok 120 üyeli parlamentoda 64 sandalye kazanarak iktidarı garantiledi.
İsrail tarihinin en Filistin düşmanı hükümetlerinden birini kurmaya hazırlanırken, Türkiye’de AKP hükümeti İsrail ile ticari, askeri ve siyasi ilişkileri geliştirmeye çalışıyor.
Dört yıl aradan sonra İsrail ile karşılıklı elçiler atanmış ve Şakir Özkan Torunlar, Tel Aviv Büyükelçisi olmuştu.
Sâmidûn Filistinli Mahkumlar Dayanışma Ağı, Uluslararası Koordinatörü Charlotte Kates ve Filistin Alternatif Devrimci Yol Hareketi’nin kurucularından Halit Bereket ülkeye girişe izin verilmeyerek Hollanda askeri polisi tarafından Amsterdam havaalanından Kanada’ya sınır dışı edildiler.
Kates ve Bereket, Filistin’in Geri Dönüşü ve Kurtuluşu için Eylem Haftası’na katılmak üzere yola çıkmışlardı.
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları olarak, Kates ve Bereket’in Hollanda’ya girişlerinin engellenmesi ve sınır dışı edilmelerini, Hollanda ve Avrupa Birliği Emperyalizmi’nin Filistin örgütlenmesine, Filistin halkına, geri dönüş ve kurtuluş mücadelelerine yönelik açık bir saldırı olarak görüyor ve kınıyoruz.
Corç Abdullah’ın yaşamı ve mücadelesini anlatan Fedayin @Fedayinlefilm belgeselinin gösterimini gerçekleştirdik.
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları olarak Lübnanlı devrimci tutsak Corç İbrahim Abdullah için bir araya geldik. 38 yıldır Fransa hapishanelerinde tutsak olan Abdullah’ın yaşamını ve mücadelesini anlatan Fedayin filmini hep beraber izledik.
Film gösterimimiz, Filistin meselesinin dünü, bugünü ve bizler için neden önemli olduğunu anlatan, başta Türkiye olmak üzere çevre ülkelerdeki işbirlikçi tutumun mahkum edilmesinin şart ve Filistin halkının kendisini her türlü araçla savunmasının meşru olduğunun altı çizilen bir konuşmayla başladı. Ardından, biri platformumuzu, diğeri ise Corç Abdullah’ı anlatan kısa birer konuşmayla devam etti. Son olarak filmin alt yazılarını Türkçeye çeviren platform üyesi yoldaşımız filmle ve çeviri süreciyle ilgili bir konuşma yaptı.
Film gösteriminin ardından önce “Corç Abdullah’a özgürlük! Filistinli Tutsaklara özgürlük!” pankartı önünde toplu bir hatıra fotoğrafı çektirdik.
Son olarak da filmi izlemeye gelen Filistin dostları, tutsak yoldaşımız Corç Abdullah’a göndermek üzere hazırladığımız kartpostallara içten dileklerini ve dayanışma mesajlarını yazdılar. Bu kartları toplu halde Corç Abdullah yoldaşımıza ulaştıracağız.
Fedayin filmini önümüzdeki aylarda başta İzmir ve Ankara olmak üzere farklı kentlerde de göstermeyi, İstanbul’da da yeni gösterimler düzenlemeyi planlıyoruz.
İngiltere başbakanı Liz Truss Birmingham’da yaptığı bir konuşmada başbakanlığı yanında İngiltere’nin Baş Siyonist’i olduğunu kendi ağzından itiraf etti.
İngiltere başbakanı Liz Truss lideri olduğu iktidardaki Muhafazakar Parti’nin Birmingham şehrinde düzenlenen parti konferansı kapsamında İsrail’in Muhafazakar Dostları (CFI) adlı grubun etkinliğine katılarak bir konuşma yaptı.
İngiltere’nin başbakanı olarak ilk kez CFI’nın programına katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Truss, “Bildiğiniz üzere ben, büyük bir siyonistim, İsrail’in büyük bir destekçisiyim ve İngiltere-İsrail arasındaki ilişkiyi güçlendirebileceğimizi biliyorum.” diye konuştu.
Etkinliğe katılan İsrail’in Londra Büyükelçisi Tzipi Hotovely de Twitter’dan yaptığı paylaşımda, “Başbakan (Truss), gururlu bir siyonist olduğunuzu söylediğiniz ve İsrail’le bu kadar iyi bir arkadaş olduğunuz için teşekkür ederim.” ifadesini kullandı.
Siyonizmin dostları tam da kendine layık cinsten! Şeyhler, emirler, krallar, istibdad reisleri, emperyalistler …
Herkes safını seçiyor! Biz Filistin halkının yanındayız!
İsrail’in hiçbir suçlama yöneltmeden ve yargılama yapmadan bin 500 Filistinliyi keyfi olarak “idari gözetim” altında tutmasına karşı 30 Filistinli tutuklu açlık grevine başlamıştı.
Açlık grevi devam ederken işgalci İsrail’in cezaevi yetkilileri tutuklulara yeni yaptırımlar uygulamaya başladı. Odaları tecrit bölümlerine dönüştürülen açlık grevindeki tutsaklara para cezası verildi. Suçlama veya yargılama olmaksızın hapsedilen Filistinli-Fransız avukat Salah Hammurî, hücre hapsine atılarak açlık grevi yapan tutsaklardan izole edildi.
İdari tutuklular ayrıca işgal askeri mahkemelerini boykot ettiklerini açıkladılar ve ordunun kendilerini tutuklama emirlerini onaylayan gayrimeşru mahkemeleri tanımadıklarını belirttiler.. Açlık grevindeki tutsaklardan 28’i Ofer cezaevinde dört tecrit odasında tutuluyor. Salah Hammurî ise Hadarim cezaevinde hücre hapsinde tecrit ediliyor.
Toplu açlık grevini başlattıktan sonra, suçlama veya yargılama olmaksızın hapsedilen Filistinli avukat Basil Mizher’in 28 Eylül 2022’de işgal ordusu tarafından idari tutukluluk süresi 3 ay daha uzatılmıştı.
Fransa’da 36 yıldır hukuksuz olarak tutuklu şekilde hapiste tutulan Lübnanlı George Abdullah (71 yaşında), açlık grevindeki Filistinli tutsaklarla dayanışma amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu.
Filistin özgürlük mücadelesinin sembol isimlerinden Leyla Halid de açlık grevindeki tutuklularla dayanışma amacıyla açlık grevi eylemine başlamıştı.
Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları olarak, 10 Eylül Cumartesi günü İstanbul’da Siyonist İsrail’in Levent’te bulunan konsolosluk binası önünde Siyonist terörü telin etmek, yerli işbirlikçilerini lanetlemek ve Türkiye’deki istibdad rejiminin Siyonist İsrail rejimi ile karşılıklı elçi atama adımına ve her türlü normalleşme girişimine karşı Türkiye’nin emekçi halkını istibdada, emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadeleye çağırmak için bir eylem gerçekleştirdik.
“Siyonist elçiyi istibdad çağırdı, emekçi halkımız kovacak! Siyonist İsrail ile karşılıklı elçi atamasına hayır!” sloganlarının yer aldığı Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan pankartın arkasında biraraya gelerek, dövizlerimiz ile, eylem boyunca atılan sloganlarımızla bir kez daha nehirden denize özgür Filistin için mücadelenin sesini yükselttik.
Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları adına açıklamanın öncesinde yapılan konuşmada, istibdad rejiminin Mısır, Suudi Arabistan, Emirlikler ve İsrail ile ilişki halinde memleketi bir şer ittifakına, bir zillet ittifakına doğru sürüklediği ifade edildi. “İsrail yıkılsın, krallar, sultanlar altında kalsın!” sloganları ile emekçi halkımız, bu gericiliğe karşı, Filistin halkının özgürlüğü için Filistin topraklarında mücadele etmiş, bu topraklarda anti-emperyalizmin yüz akı olmuş Denizler’in yolunda mücadeleye çağrıldı.
Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları adına yapılan açıklamada, İsrail’in Filistin gazını çalıp Avrupa’ya satmasını kolaylaştırmak için görüşmeler yapan, Mavi Marmara davasını satan, İsrail’le ticareti Filistinlilerin tüm boykot çağrılarına rağmen arttıran istibdad rejiminin gerçekte her zaman İsrail’e dost olduğu vurgulandı. Şimdi ilişkileri daha da ileri götürüp karşılıklı elçi atama noktasına vardırmasına karşı İsrail’le tüm diplomatik ilişkilerin kesilmesi, İsrail misyonunun kovulması çağrısı ile mücadelenin Ortadoğu Siyonizm’den ve emperyalist üslerden temizlenene, Filistin halkının mücadelesi zafere ulaşana kadar devam edeceği ifade edildi.
Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları adına yapılan açıklamanın tam metni ise şöyle:
Değerli basın emekçileri, Filistin halkının dostu emekçi halkımız,
Bugün burada, Siyonist İsrail devletinin konsolosluk binası önünde, Siyonist terörü telin etmek, yerli işbirlikçilerini lanetlemek ve Türkiye’deki istibdad rejiminin Siyonist İsrail rejimi ile karşılıklı elçi atama adımına karşı çıkmak üzere toplanmış bulunuyoruz. İstibdadın, İsrail ile karşılıklı elçi ataması, Filistin davasının açıkça satılması, Türkiye’deki mevcut iktidarın ise, İsrail bayrağı altında yürüme kararı aldığını tüm dünyaya duyurması demektir. Karşılıklı atanan elçiler ile istibdad, Filistin halkına ait olan doğalgazın İsrail tarafından çalınmasına ve İsrail devletini aklama çalışmalarına daha aktif bir destek vereceğini ilan etmektedir. Bugün burada toplanan Filistin Dostları ise, Türkiye emekçi halkının bu oyunu bozma, bu çarka çomak sokma ve Siyonist İsrail’in elçisini bu topraklardan defetme kararlılığını haykırmaktadır.
Alışılageldiği üzere, Siyonist terör devleti her fırsatı kullanarak Filistin halkına saldırmaya devam ediyor. Filistin halkı ise, Nekbe’nin üstünden neredeyse 75 yıl geçmişken ve dünya emperyalizmi adeta bir kutsal ittifak ile kendisine taarruz ederken, tarihin ender gördüğü cinsten bir kahramanlık ile hala topraklarına, vatanına tutunmak için dişle tırnakla mücadele ediyor. Örnekleri her gün artan, Siyonist yerleşimcilerin, Filistin halkını yerinden yurdundan ederek etnik temizlik yürütme çabası ve Filistin’in yiğit halkının her bir zeytin ağacı, her bir kerpiç ev için gösterdiği direniş bugün de somut biçimde karşımızda duruyor. Irkçı, Siyonist İsrail devletinin bir Apartheid devleti, yani ırk ayrımı üzerine kurulu bir devlet olduğu, bugün geldiğimiz noktada, Uluslararası Af örgütü gibi kuruluşlarca dahi saptanmış durumda.
Belki de en çarpıcı olan husus ise, İsrail’in Apartheid ve etnik arındırma politikalarını yürütürken yanında bulduğu işbirlikçilerin sayısının çokluğu. Amerikan emperyalizminin sinsi bir coşkuyla teşvik ettiği ve asrın anlaşması diye sunduğu bir sürecin sonunda, çok sayıda gerici bölge devleti, Siyonizme teslimiyet antlaşmaları imzalamak için sıraya girmiş durumda. Normalleşme adı verilen bu süreç içerisinde, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fas başta olmak üzere bir dizi gerici Ortadoğu rejimi, Filistin davasını ve Ortadoğu halklarının haysiyetini, birkaç kirli Amerikan Doları ve İsrail Şekeli karşılığında satma kararı almaktan utanmamıştır. Oysa başta Fas halkının, bu sözde normalleşme anlaşmasına karşı gerçekleştirdiği eylemler olmak üzere, tüm işaretler bu ülkelerin halklarının da teslimiyetten ve ihanetten değil, Filistin halkının yiğit mücadelesinden yana olduğunu göstermektedir. Bizim için de durum nettir: İsrail denen Siyonist kanser hücresiyle barışmak, uzlaşmak diye bir şey olamaz. Kanser vücuttan ya kesip atılacaktır ya kesip atılacaktır.
Siyonizm ile işbirliğini görmek için fazla uzağa gitmeye de gerek yok. Ülkemizde, düne kadar, en azından iş lafa geldiğinde mangalda kül bırakmayan istibdad rejimi, bugün Siyonizm ile işbirliği yapıp, Filistin halkını sırtından hançerleme işini pervasız bir açıklıkla yürütmek için adımlar atıyor. Bundan önce de, “one minute” (van minüt) dediğinde dahi İsrail’in Filistin halkının doğal gazını çalıp Avrupa’ya satmasını kolaylaştırmak için görüşmeler yapıp, Mavi Marmara davasını satarak, iki ülke arasındaki ticareti, Filistinlilerin boykot çağrılarına karşı katlayarak arttırarak, aslında her zaman Siyonizm ile dost olduğunu kanıtlamıştı. Bugün ise, Siyonizm ile işbirliğinin daha açık, daha derin hale getirilmesi için adımların başladığını görüyoruz. Irkçı Siyonist devlet ile karşılıklı büyükelçi atanacağı haberleri, istibdad rejiminin işi nereye vardırdığını gösteriyor. Biz tüm diplomatik ilişkiler kesilsin, tüm İsrail misyonu kovulsun derken, Erdoğan ve ekibi karşılıklı elçi atamaya soyunuyor. Hem de gelen haberlere bakılırsa tören Siyonistlerin alçakça başkent ilan ettikleri işgal altındaki Kudüs’te yapılacak! İstibdad rejimi, kanlı Amerikan Dolarları ve İsrail Şekelleri için İsrail bayrağının altında yürümeye hazır olabilir. Türkiye’nin emekçi halkı ise, Ortadoğu’yu Siyonist kanserden ve onun destekçisi emperyalist üslerden temizleme mücadelesinde, Filistin halkını zafere kadar desteklemeye devam edecektir.
Filistin halkı, aynı yüzyıl önce bir bağımsızlık mücadelesi vermiş Türkiye’nin emekçi halkı gibi, bir istiklal mücadelesi vermektedir. Tam da bu sebeple, kendi bağımsızlığını mücadele ederek korumuş olan Türkiye’nin emekçi halkı, emperyalizmin işgaline karşı dövüşmüş tüm diğer dünya halkları gibi, Siyonizmin ve emperyalizmin içi boş barış ve uzlaşı sözlerine tamah etmeyip, Filistin halkının zaferini arzulamaktadır. Büyük bir pervasızlıkla, Siyonist elçiyi Türkiye topraklarına davet eden istibdad rejimine en güçlü cevabı da bu sebeple emekçi halkımız verecektir.
ABD’nin Berkeley Üniversitesi kampüsünde Filistin ile dayanışma amacıyla “Siyah Giyen Kadınlar” (Women in Black) grubu tarafından bir eylem düzenlendi. Grubun 25 yılı aşkın bir süredir Berkeley şehrinde her hafta düzenlediği eyleme bu kez Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları militanları da katıldılar. Eylemde Siyonizmi ve ırkçı İsrail devletini teşhir eden broşürler kampüsteki öğrencilere dağıtıldı ve tarihi Filistin topraklarının İsrail devleti tarafından işgalini gösteren bir pankart açıldı. Dağıtılan bildirilerde İsrail devleti tarafından katledilen ve hapse atılan Filistinli çocuklardan ABD’nin Siyonizme olan maddi ve askerî desteğine kadar birçok konuda bilgiler ve sloganlar yer aldı. Bildiriler “İsrail ırk ayrımcı (Apartheid) bir devlettir”, “ABD’nin İsraile olan desteği Filistinlileri yoksullaştırmaya ve daha fazla Filistin toprağının çalınmasına neden olmaktadır” ve “Filistinli çocukların ölümüne sebep olan İsrail’e olan maddi desteği durdurun” gibi Siyonizm ile emperyalizm ilişkisini teşhir eden birçok slogan içermekteydi. Üniversite öğrencileri eyleme yoğun ilgi gösterip sık sık Filistin ile dayanışma mesajlarını ilettiler. Bildiri dağıtımı esnasında Siyonistler açılan pankartın yanına bir masa kurup eylemi provoke etmeye çalıştılarsa da, eylemcilerin çok daha kalabalık olması ve Filistin Dostları’ndan yoldaşlarımızın da verdiği destek sayesinde eylem başarılı bir şekilde gerçekleştirildi.