El Feth’e Niye Gittim?

Yusuf Aslan

Ekte, Türkiye’nin devrimci önderlerinden Yusuf Aslan’ın el-Fetih saflarında “bir nefer” olmak için Filistin’e gidiş sebeplerini açıkladığı Ant dergisinde 24 Şubat 1970’te yayınlanan yazıyı okurlarımıza sunuyoruz. O gün Filistin davasının bayraktarlığını yapan El-Fetih bugün işbirlikçilik safına geçmiş olabilir. Ama Filistin direnişinin ve örgütlerinin verdiği kavga sürüyor, Türkiyeli devrimcilerin bu davaya desteği de!

Bugün Orta Doğu’da Amerikan emperyalizminin ileri karakolu olan İsrail’e karşı Arap halkları anti-emperyalist bir savaş yürütmektedir. Bu savaş, Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da ve bütün dünyada emperyalizmin baskısı altında ezilen halkların yürüttüğü devrimci kavganın bir parçasıdır.

Emperyalizme karşı yürütülen savaş, bütün dünya halklarının ortak savaşıdır. Vietnam’da, Orta Doğu’da, Latin Amerika’da emperyalizme karşı sıkılan her kurşun, aynı zamanda Türkiye Halkının kurtuluşu için sıkılmaktadır.

Günümüz koşullarında, özellikle emperyalizmin bir sıcak savaş bölgesi haline getirdiği Orta Doğu’da da bütün halkların, Türkiye, İran, Arap, Kıbrıs, Kürt halklarının bir anti-emperyalist cephe kurmaları, ORTA DOĞU DEVRİMCİ ÇEMBERİ’ni oluşturmaları, emperyalizme karşı kahredici darbenin indirilmesinin başlıca şartlarından biridir.

Bu yüzden Orta Doğu’da senelerden beri verilmekte olan devrimci kavganın pratiğinden geçmek ve ezilen Arap halklarının kurtuluş mücadelesine bir nefer olarak katkıda bulunmak için El Feth’e gittim.

El Feth, Orta Doğu’da halk savaşını yürüten örgütlerin en güçlülerinden biridir. Bu örgüt, emperyalizme karşı verilen savaşta Arap halklarını silahlı mücadele içinde örgütleyip eğiten, Marksist-Leninist devrimcilerin yönetim organlarında bulunduğu birleşik cephe örgütüdür. Örgüt işçi-köylünün büyük ölçüde ittifakını gerçekleştirmiş, küçük burjuvazinin bütün kesimlerinin sıcak savaş içinde desteğini sağlamıştır. Ayrıca, Orta Doğu’daki diğer devrimci örgütlerle birlikte gerici Arap rejimlerini de Filistin halkının silahlı gücü karşısında, görünüşte de olsa, hareketi desteklemek zorunda bırakmıştır.

El Feth’te, diğer ülkelerden gelen ve Orta Doğu’daki halk savaşını emperyalizme karşı verilen savaşın bir parçası olarak gören, orada emperyalizme karşı sıkılan her kurşunun kendi halkının kurtuluşu için sıkıldığını bilen, devrimciler eğitim görür. 13 yaşındaki çocuğundan 80 yaşındaki ihtiyarına kadar halk savaşçılarıyla birlikte omuz omuza savaşa girer. Ve devrimciler, bu halk savaşında 13 yaşındaki devrimcinin, ezilen halkların kurtuluşu için mücadele ettiğinin bilincinde olduğunu görür. Halk savaşının kudretini ve emperyalistlerin halk savaşından korkmakta ne kadar haklı olduğunu görür. Halkın silahlı mücadele içinde nasıl örgütlendiğini, bilinçlendiğini ve emperyalizme karşı nasıl başarıyla savaştığını görür. Bir daha inanır ki, emperyalizmin barbarlıkları, üstün silahlı gücü karşısında dünya halklarının kararlı mücadeleleri sürecek ve mutlaka kalıcı zaferlerle neticelenecektir.

Emperyalizme karşı dövüşmek suç değildir!

Türkiye’de sırtını emperyalizme dayamış işbirlikçi iktidar, Arap halklarının kurtuluş mücadelesine saygı duyan Türkiye halklarına şirin gözükmek için Kahire’ye parlamento heyetleri yollarken Arap halklarının haklı mücadelesine bilfiil katılan Türkiyeli devrimcilere türlü işkenceler ve tertipler yapmaktadır. Arap halklarıyla birlikte emperyalizme karşı savaşmanın suçmuş gibi göstermek için yapılan tertipleri ve devrimcilere yapılan işkenceleri açıklamak isterim.

Memleketime döndüğümden bir buçuk ay sonra izinsiz yurt dışına çıktığım gerekçesiyle Kargamış istasyonunda, 1 Şubat’ta yakalandım. Önce jandarma karakolunda, sonra Gaziantep Emniyeti’nde olmak üzere, dört gün sabahlara kadar işkence altında sorgum yapıldı. İşkencelerin en hafifi, saatlerce süren falaka, gözlere ışık tutmak, saç yolmak idi…

Hâkim sınıflar artık şunu anlamalıdır ki, ne tür işkenceler yapılırsa, ne tür tertipler hazırlanırsa hazırlansın, devrimciler yılmayacak ve haklı kavgalarını sonuna dek sürdürecektir. Türkiye’deki devrimcileri ve devrimci kavgayı Türkiye halklarının gözlerinden düşürmek için yapılan son tertiplerden biri de Diyarbakır Olayı’dır. Memleketlerine dönen devrimciler, bir bir Diyarbakır Tıp Fakültesi’ne sabotaj yapacakları gerekçesiyle tutuklanıyorlar. Maksat açıktır: devrimcileri maceracı, anarşist olarak tanıtmak ve Doğu’da zorlukla kurulan Tıp Fakültesi’ne sabotaj yapılacağı söylentisiyle Doğu halkını Arap halklarının haklı mücadelesine karşı kuşkuya düşürmek, Kürt ve Türk halklarının kardeşliğine nifak sokmaktır.

Bu oyunun düzenleyicileri hâkim çevreler tarafından açıklıkla bilinmelidir:

SAVAŞIMIZ, ÇAĞIMIZIN YÜZKARASI EMPERYALİZME VE ONUN İŞBİRLİKÇİLERİNE KARŞIDIR; EZİLEN DÜNYA HALKLARININ DİRENİŞİNİN BİR PARÇASIDIR VE EMPERYALİZM ORTADOĞU’DAN KOVULANA, DÜNYADAN YOL OLANA KADAR SÜRECEKTİR.

Ant, 24 Şubat 1970