Filistin’deki soykırım dokuzuncu ayını doldurdu ve hala Filistin halkının üzerine bomba yağmaya devam ediyor. Ölü sayısı 37.000’i aştı. 20.000’den fazla kayıp/kaydedilen insan var, bunlar muhtemelen yıkıntıların altındalar. Gazze, kaldırılması yıllar alacak bir moloz yığını halini aldı. Altyapının üçte ikisi yok oldu. Ekonomi durdu, tarım alanlarının önemli bir bölümü yok edildi. Az sayıdaki üretim tesisi imha edildi. Okullar, hastaneler, mezarlıklar, Gazze’yi Gazze yapan her şey bombalara hedef oldu. El Şifa hastanesinin Kasım ayında tutuklanan başhekiminin geçtiğimiz gün salıverildikten sonra anlattıklarından anlıyoruz ki, İsrail esir aldığı binlerce Filistinli’ye inanılmaz işkenceler yapıyor. İsrail, Filistin’i tam bir cehenneme çevirdi!
Bunları İsrail tek başına yapmadı, yapamazdı. Öncelikle ABD, Siyonist soykırımın başından bu yana İsrail’e toplam 12,5 milyar dolar yardım yaptı, İsrail’i koruyan Demir Kubbe sistemini kurdu ve geliştirdi, Gazze’ye insanî yardım yollayacağım diyerek bir iskele kurdu, bu iskeleden İsrail’in Gazze’deki operasyonlarına destek verdi, askerleri sahaya inerek katliamlara katıldı. Birleşmiş Milletler’de Filistin halkının nefes almasını sağlayacak her tür girişimi engelledi. İngiltere, İsrail’in Gazze’deki katliamını desteklediğini defalarca açıkladı, Aralık ayından itibaren uçakları Gazze üzerinde İsrail’e destek amaçlı uçuşlar yaptı, Mayıs ayındaki Nuseyre kampı katliamında İsrail ve ABD’ye istihbarat sağladı. Almanya ve Fransa, ülkelerindeki Filistinlilerin ve Filistin dostlarının ağzını sıkıca kapamak için eylemlere, Filistin bayrağına, hatta kufiyye giyilmesine bile yasak getirdi. Almanya İsrail’in en büyük silah tedarikçilerindendi. Soykırım boyunca bundan geri adım atmak şöyle dursun, 2022’ye kıyasla İsrail’e silah sevkiyatını on kat arttırdı. Güney Afrika’nın İsrail aleyhinde açtığı davaya İsrail lehine müdahil oldu. İspanya, İrlanda ve Norveç dışındaki tüm Avrupa ülkeleri, Refah saldırısı ya da Hizbullah ile savaşa girme gibi emperyalizmin taktik olarak istemediği girişimler dışında İsrail’in katliamlarına koşulsuz destek oldular. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, soykırımın ilk günlerinden itibaren birliğin İsrail’e koşulsuz desteğini papağan gibi tekrarlayıp durdu.
Sadece bunlar mı? Mısır’ın Kenan Evreni, Filistinlilerden ve Hamas’tan ödü patlayan Sisi zaten Gazze üzerindeki ablukanın uygulayıcılarından biri idi. 2014 yılında Gazze’ye malzeme sağlayan binlerce tünele deniz suyu basarak Gazze’yi nefessiz bırakmıştı. Soykırım başladığında İsrail ile ilişkilerini asla bozmayacak şekilde çizgiyi Gazzelilerin Mısır’a sürülmesinden çekti. Katliamı ara ara kınasa da, İsrail’in katliamlarını durduracak hiçbir şey yapmadı. Suudi Arabistan, İsrail ile savaştan önce sürdürdüğü normalleşmeye ara verdi, ama savaş bitince geri döneceğinin sinyalini de verdi. Birleşik Arap Emirlikleri, Ensarullah Kızıldeniz’i Siyonizme kapatınca, İsrail’e kıyak yaparak Dubai’den Hayfa’ya kara köprüsü oluşturdu. Böylelikle İsrail’in kaybı bir hayli azalabildi.
Bitti mi? Hayır. Hamas’ın müttefiki, Filistin halkının hamisi pozlarına yatan Katar ve memleketimizdeki istibdad rejimi de destekçiler arasında. Kimse Hamas’ın siyasî kanadı Katar’da diye, Katar tamamen Hamas’ın ardında sanmasın. Hamas’ın Suriye’den çıkıp Katar’a yerleşmesi, ABD’nin uygun bulması ile olmuştu. Katar, yarısı ABD üssü olan bir ülke. İsrail ile ticaretini de soykırım boyunca kesmiş değil. Türkiye’nin başına musallat olmuş istibdad rejimi, soykırım sürerken İsrail’i koruyan Kürecik üssünü kapatmak bir yana, buradaki NATO radarından alınan bilgilerin İsrail’e verilmesinden (ki bu açıktır) rahatsızlık dahi belirtmedi. O sıralar soykırıma NATO üyelerinin desteğine bir ödül olarak İsveç’in NATO üyeliğini onaylamakla meşguldü. Emekçi halkımız sokaklara dökülerek İsrail ile ticaretin engellenmesini istedi, istibdad bu isteğe soykırımın 7 ayı boyunca kulaklarını tıkadı. Sonrasında da bu adımı atmayışının yerel seçimdeki hezimetinde etkili olduğunu anladıktan sonra, isteksiz de olsa ticareti kestiğini açıkladı. Ancak firmaların bunu rahatlıkla aştığı yakın zamanda anlaşıldı. Üstelik de bugün soykırımın 9. ayında hala İsrail’in petrolü Azerbaycan’dan gelip Türkiye’den naklediliyor.
Filistin Halkının Zaferi Bizim De Zaferimizdir
Buraya kadar sayılanların hepsi, farklı düzeylerde de olsa, istisnasız, amasız-fakatsız, açık bir şekilde İsrail’in yanında saf tutmaktadır. Bunların tamamı hem Filistin halkının hem de emekçi halkımızın düşmanıdır. Türkiye’nin işçi ve emekçileri, her zaman söylediğimiz gibi Filistin halkının kader ortağıdır, müttefikidir. İsrail ile iş yaparak zengin olan patronlar, bizim de kanımızı emenlerdir. Siyonizmin ruh ikizi, memleketimizde işçi sınıfının ve emekçi halkın katili, Sivas’ın, Çorum’un, Maraş’ın faili faşist harekettir.
Müttefikimiz kazansın diye mücadele ediyoruz. Partimiz ve onun bir inisiyatifi olan Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları, istibdada, emperyalizme ve Siyonizme karşı planlı ve sistemli bir mücadele yürütüyor, yürütmeyi sürdürecek. Zira görevlerimiz her gün daha da acil, daha da yakıcı bir hal alıyor. Hamas’ı yenemeyip rezil olan İsrail, Gazze’deki katliamı derinleştirme niyetinde. Refah’a yönelik derinlikli bir kara harekâtı ölü sayısını ikiye katlayabilir. Benzer bir başarısızlığı kuzeyde Hizbullah’a karşı yaşıyor ve anlaşılan savaşı oraya da yaymak, belki de Lübnan’ı tekrar işgal etmek istiyor. Bu da yeni katliamlar demek. İsrail soykırım yaparken bile Türkiye’de Siyonist propagandayı sürdürüp, festivallere sponsor dahi olabiliyor. Emekçi halkımız istibdadın Filistin konusundaki yalanlarına olduğu kadar Özgür Özel gibilerin Hamas terör örgütüdür diyerek İsrail’e puan kazandıran propagandalarına da maruz kalıyor ve etki altına alınıyor. Zillete mahkûm değiliz, yılmadan çalışalım ve bu memleketi de, tüm Batı Asya’yı da, tüm dünyayı da emperyalizme ve Siyonizme dar edelim!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2024 tarihli 178. sayısında yayınlanmıştır.