Normalleşmeye karşı “ilk kurşun”

Arap dünyasının birçok köşesinde iktidarda olan gerici rejimler ile halk arasındaki ikilik her geçen gün artıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde bizzat ABD emperyalizminin girişimiyle “İbrahimî Anlaşmalar” denilen bir süreç başlamış, Fas, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Sudan ile Siyonist İsrail arasında normalleşme antlaşmaları imzalanmıştı. Normalleşme adıyla yutturulmaya çalışan ise Filistin halkına ihanet ve Siyonizme teslimiyetti. Mısır ve Ürdün bu ihanet yoluna zaten daha önceden girmişti. Suudi Arabistan ise bugünlerde İsrail ile   normalleşmek için pazarlık yapıyor, fiyatını yükseltmeye çalışıyor. Bu sürecin anlamı Filistin halkının şanlı direnişinin yalnızlaştırılması, Siyonizm muhipliğinin ise Ortadoğu’da vaka-i adiye haline getirilmesidir.

Arap halkının kalbinin ise Körfez’den Kuzey Afrika’ya, Mısır’dan Biladu’ş-Şam’a kadar Filistin direnişiyle attığını anlamak mümkün. Halkın fikrini açıkça soran, “Siyonizme teslimiyet hakkında ne düşünüyorsun” diye onlara danışan yok, dolayısıyla bu sesi duymak daha zor. Ama alametleri okumayı bilen için ortadaki tablo çok açık. Katar’daki dünya kupası sırasında İsrail televizyonlarının mikrofon uzattıkları Arap taraftarlarca sıklıkla reddedilmesi de, diasporadaki Arap gençleri arasında Filistin davasının gitgide güçlenmesi de bunun birer işareti. Bir diğer önemli işaret ise Arap devletlerinin ihanetine ya da en iyi ihtimalle atıllığına rağmen, bu devletlerin vatandaşlarından gelen bireysel direniş eylemleri.

Geçtiğimiz aylarda yaşanan çeşitli örneklere ek bir vaka, Haziran başında Mısır-İsrail sınırında yaşandı. Bölgede görevli genç bir Mısır polisi, sınırdaki bir açıklıktan yararlanarak İsrail tarafına geçti, yaklaşık 2 kilometre yürüyerek Nitzana yakınlarındaki küçük bir İsrail askerî kontrol noktasında iki Siyonist askeri öldürdü. Başka Siyonist askerlerin de gelmesini bekleyerek onlarla çatışmaya girdi ve bir Siyonist askeri daha öldürdükten sonra elde silah dövüşerek hayatını kaybetti.

Mısır devleti ilk başta bu bireysel direniş eylemini inkâr etmeye çalışıp, İsrail askerlerinin ölümünün uyuşturucu kaçakçılarına açılan ateşten kaynaklandığını açıkladı. Eylemin içeriğine dair bilgiler yayılmaya başlayınca gerçeği itiraf edip, tek başına hareket eden bir polisin bu eylemi gerçekleştirdiğini kabul etmek zorunda kaldı. Belki de daha da önemlisi, devletin ve devlet medyasının sansür girişimlerine rağmen, özellikle sosyal medyada Mısır halkının bu polisi bir kahraman olarak sahiplenmesi oldu. Arap halkı bunu yaparak yalnıza bir bireysel direniş eylemini sahiplenmiyor, teslimiyet yolunu seçen Arap rejimleri karşısında kalbinin Filistin direnişiyle attığını da bir kez daha gösteriyor. Türkiye’deki istibdad rejimi de aynı teslimiyet yolunu tutmuş durumda. Bize düşen ise istibdadın hıyaneti karşısında Filistin direnişine omuz vermektir!