Çağdaş Hukukçular Derneği’nden Nakba’nın 77. Yıldönümünde İstanbul Adliyesi önünde anlamlı çağrı: “Siyonist soykırımcılar ve suç ortakları yargılansın!”

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Siyonist soykırım suçluları ve işbirlikçileri hakkında yargılanma, ülkeye sokulmama, tutuklama ve yakalama kararı çıkartılması doğrultusunda yaptıkları başvuru ve suç duyurularını tekrarladı. Soykırımın sürdüğünü, Türkiye limanlarının ve sermayenin halen İsrail’e kanlı ticarete aracılık ettiğini vurgulayan ÇHD Siyonizme ve emperyalizme karşı hem hukuki hem de fiili mücadeleye devam edeceklerini vurguladı. Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları olarak bizler de bu doğru ve anlamlı açıklamada ÇHD’nin yanındaydık.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi’nin Nakba’nın 77. Yıldönümünde İstanbul Adliyesi önünde yaptığı basın açıklaması aşağıda:

NAKBA’NIN 77. YILINDA FİLİSTİN HALKININ YANINDAYIZ: SİYONİST SOYKIRIMCILAR VE SUÇ ORTAKLARI YARGILANSIN!

Bugün Nakba’nın 77. yıldönümü. Filistin halkı 15 Mayıs 1948’de yüz binlerce Filistinlinin zorla yerinden edildiği bu tarihi Büyük Felaket olarak anıyor. Yıllardır topraklarına geri dönüş mücadelesini sürdüren Filistin halkı Nakba’nın 77. yılını işgale ve soykırıma direnerek karşıladı. 7 Ekim 2023’ten bugüne tüm dünyanın gözü önünde soykırım, insanlığa karşı suçlar ve sayısız savaş suçu işlendi. Siyonist işgal rejiminin 19 ayı aşkın süredir devam eden soykırım saldırıları sonucunda en az 50 bin Filistinli katledilmiş ve 113 bin Filistinli yaralanmıştır. Filistin’de evler, hastaneler, okullar, fırınlar, altyapı sistemleri ve yaşam alanları kasten bombalanmıştır. İnsani yardım transferi durdurularak en temel gıda maddelerine, temiz suya, ilaca, tıbbi malzemelere, yakıta, elektriğe erişimi engellenen 2 milyondan fazla insan göçe zorlanmaktadır. Lübnan, Yemen ve Suriye’yi hedef alan saldırılarla Siyonist işgal tüm bölgeye yayılmış ve her geçen gün başka bir katliam gerçekleştirilerek milyonlarca insanın yaşamı doğrudan etkilenmiştir.

Filistin halkı yüz yılı aşkın süredir yerleşimci sömürgeciliğe, işgale, sürgüne, etnik temizlik ve apartheida karşı direnirken; başta ABD olmak üzere emperyalist müttefikleri ve suç ortaklarının askeri, ticari, diplomatik desteğini alan İsrail hiçbir somut yaptırım uygulanmadan soykırım saldırılarını sürdürmektedir. Filistin’de sağlık sistemi başta olmak üzere tüm sosyal ve fiziksel altyapı sistemi çökmüş olup binlerce Filistinli açlıktan, susuzluktan ya da hiçbir temel ihtiyacın karşılanamadığı koşullarda hızla yayılıp tedavi edilemeyen salgın hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Saldırılar yalnızca hastanelerle sınırlı kalmamış, ilkyardım için yönlendirilen ambulanslar dahi saldırıların hedefi olmuştur. Yaralanan, tedavi gerektirir ağır hastalıkları olan binlerce kişi sağlık hakkına erişememiştir. Yargı kararı olmaksızın idari gözetime alınan binlerce kişi işkenceyle katledilmiş ya da zorla kaybedilmiştir. Toplu katliamlar gerçekleştirilmiş, hiçbir güvenli bölge bırakılmamış ve binlerce Filistinli topraklarından sürülerek yerinden edilmiştir.

Filistinliler kontrol noktaları başta olmak üzere her yerde işgalciler tarafından işkenceye, onur kırıcı kötü muameleye, çıplak aramaya maruz bırakılmıştır. Kadınlar cinsel saldırı, cinsel taciz, toplu tecavüz boyutlarıyla katmanlı bir cinsel işkencenin hedefi olmuştur. İşgal ordusu askerleri yerinden edilen Filistinli kadınların evlerini işgal edip yatak odalarına girerek iç çamaşırlarını üniformalarının üzerine giyip fotoğraf çektirmektedir. Yargı kararı olmaksızın idari gözetime alınan binlerce kişi işgal güçleri tarafından katledilmiş ya da zorla kaybedilmiştir.

Bu süreçte Filistin Barosu bombalanmış, avukatlar, gazeteciler, hekimler ve sağlık çalışanları görevlerini icra etmeleri ve soykırım suçunu tüm dünyaya ilan etmeleri nedeniyle doğrudan hedef alınarak katledilmiştir. Gelinen aşamada işgalci İsrail’in “Filistin halkının tamamen yok edilmesini” hedeflediğini gösterir nitelikteki saldırılar dikkate alındığında yalnızca etnik temizlik, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla sınırlı kalmayıp doğrudan “soykırım” suçunu işlediği sabittir. Ulusal ve uluslararası mevzuat uyarınca yukarıda sayılan savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları ve soykırım suçunu işleyenlerin evrensel yargı yetkisi kapsamında yargılanması mümkün olup derneğimizce suç duyurusunda bulunulmuştur.

Emperyalizm ve Siyonizm suç ortaklığıyla soykırım saldırıları sürerken 4 Şubat 2025’te İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında ABD Başkanı Donald Trump Gazze’deki soykırımın ardından hayatta kalan Filistinlilerin zorla komşu ülkelere gönderilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşa edilmesini öngören bir plan açıklamıştır. Sivil nüfusu zorla göç ettirme ya da toplu katliam yoluyla homojen bir coğrafi bölge oluşturmaya yönelik eylemler etnik temizlik suçunu oluşturmaktadır. Siyasal iktidarın güdümündeki yandaş medyada bugün “hicret” methiyeleri dizilmektedir. Dün Gazze için timsah gözyaşları dökenler bugün hicret söylemiyle işgalcilerin etnik temizlik planına meşruiyet zemini kurmaktadır.

Gazze’de soykırım saldırıları kesintisiz sürerken Türkiye’de siyasal iktidar işlevsiz hamaset söylemlerine devam etmek dışında hiçbir somut adım atmamış ve işgal devletiyle askeri, siyasi, ticari, akademik, kültürel ilişkiler kesilmemiştir. Filistinle dayanışma eylemlerinde bu durumu teşhir eden eylemciler hedef gösterilerek gözaltına alınmıştır. İstanbul’da gerçekleşen SahaExpo isimli savunma ve havacılık fuarında işgal devletinin suç ortağı ve en büyük silah tedarikçisi BAE Systems’in silahları sergilenmiştir. İşgal ordusuna silah, askeri mühimmat ve her tür lojistik desteği sağlayan gemiler hiçbir engellemeyle karşılaşmadan Türkiye limanlarında gezmektedir. İzmir Limanı’na yanaşan USS Wasp isimli Amerikan hücum gemisinin, Bandırma Limanına yanaşan Nordic gemisinin, Haydarpaşa Limanı’na demirleyen Kathrin gemisinin ve Türkiye Limanlarına yanaşan ZIM ve MAERSK gemilerinin geçiş izinleri Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Soykırımı önleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen tüm kamu görevlileri ve sevkiyatı sürdüren Türkiye sermayesi suç ortaklığı nedeniyle yargılanmalıdır.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi olarak Siyonizme ve emperyalizme karşı onurlu mücadelesini sürdüren Filistin halkını selamlıyor, dayanışma içinde olmaya devam edeceğimizi, Siyonist soykırımcılara ve suç ortaklarına karşı hukuki ve fiili mücadeleyi sürdüreceğimizi bugün bir kez daha ilan ediyoruz.

Soykırımcı İsrail’e tam ambargo uygulanmalı ve askeri, siyasi, ticari, akademik, kültürel tüm ilişkiler kesilmelidir. Siyonist işgal rejimini devlet olarak tanıma kararı geri alınmalı ve Türkiye – İsrail arasında kurulan tüm sözleşmeler feshedilmelidir!

Benjamin Netenyahu başta olmak üzere soykırımcı İsrail’in tüm savaş kabinesi üyeleri, emperyalist müttefikleri ve işgal ordusu askerleri hakkında soruşturma başlatılarak soykırım suçluları ve suç ortakları yargılanmalı; uluslararası yakalama ve tutuklama kararları çıkarılmalıdır!

Soykırımı durdurmak için somut yaptırım uygulanarak havadan, karadan ve denizden İsrail’e giden sevkiyat engellenmelidir. Petrol ve enerji transferi durdurulmalıdır. Türkiye limanları ve karasuları İsrail’e silah, askeri mühimmat ve her tür lojistik desteği sağlayan gemilere kapatılmalıdır!

Türkiye’nin yetki sahasında soykırıma giden sevkiyatı engellemeyen, yükümlülüklerini yerine getirmeyen kamu görevlileri ve işgal rejimine mühimmat, demir çelik, çimento, petrol, jet yakıtı ve lojistik sevkiyatını sürdürerek soykırımda suç ortağı olan Türkiye sermayesi yargılanmalıdır!

Nehirden denize özgür Filistin!

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi

Siyonist Korsanlık Devam Ediyor: İsrail Gazze’ye Yardım Taşıyan Gemiyi Malta Açıklarında Vurdu

İsrail’in Gazze’de katliamları sürerken, 18 yıldır uygulanan ablukayı delmek için Tunus’tan yola çıkan Özgürlük Filosu Koalisyonu’na ait ‘Vicdan’ gemisi, Malta açıklarında, İsrail’e ait olduğu düşünülen iki dron tarafından vuruldu. 6’sı Türk 30 aktivistin bulunduğu gemide saldırı sonrası ölen ve yaralanan olmazken, saldırının olağan şüphelisi İsrail ise henüz bir açıklama yapmadı.

İsrail’in saldırıları altındaki Gazze’ye yardım götürmek için Tunus’tan yola çıkan Özgürlük Filosu Koalisyonu’na (FFC) ait Palau bandıralı The Conscience (Vicdan) yardım gemisi Malta açıklarında İsrail’e ait olduğu düşünülen iki dron tarafından vurularak durduruldu. Önceki gece yarısı 00.23 sularında Malta’nın karasularının hemen dışında, kıyıya 24 kilometre mesafede gerçekleşen saldırı ile geminin elektrik sistemi ve jeneratörünün bulunduğu ön kısım zarar gördü. Bombaların düştüğü alanda büyük bir delik açılırken gemide hem yangın çıktı hem de batma tehlikesi yaşandı. Saldırı sırasında gemide aralarında Türkiye’nin de olduğu farklı ülkelerden 30 aktivistin bulunduğu belirtildi.

Filistin Dostları Fas’ta Ayakta

İsrail’e F-35 savaş uçağı parçaları taşıdığı düşünülen MAERSK konteyner taşımacılık şirketinin NEXOE MAERSK isimli gemisinin Kasablanka limana yanaşması yapılan protesto gösterileri ile engellendi.

Kazablanka’da liman önünde toplanan Filistin dostları, limanların ve Fas karasularının Siyonist İsrail ile bağlantılı gemilere kapatılması talebiyle eylem gerçekleştirdi. Liman işçilerinin yoğun katılım gösterdiği protestolarda polisin abluka girişimlerine karşı kitle tren istasyonu girişini işgal ederek “Halk Geminin Defolmasını İstiyor” sloganıyla Maersk Nexeo’yu protesto etti.

Eş zamanlı olarak liman içinde toplanan işçiler ise liman yönetimini protesto etti. Protestoların ardından Maersk Nexoe isimli geminin limana giremeyerek, liman dışında beklemeye başladı.

İlk olarak Houston’da ABD bayraklı Maersk Detroit gemisine yüklendiği bildirilen parçaların, İsrail Hava Kuvvetleri’nin Gazze’ye yönelik harekâtı için kritik bir yer olan güney İsrail’deki Nevatim Hava Üssü’ne doğru yola çıktığı biliniyor.

Detroit’in 22 Nisan’da Tanca’ya yanaşması ve kargoyu Hayfa’ya gönderilmek üzere Nexoe’ye boşaltması planlanıyordu.

İsrail 15 Filistinli Sağlık Görevlisini Katletti! Yalan Söyledi, Yakalandı!

23 Mart 2025 günü Gazze’nin Refah kendinde 15 Filistinli sağlık görevlisi yoldan çıkan bir araca müdahale etmek isterken İsrail tarafından katledilmiş, Siyonist ordu bir açıklama yaparak içlerinde Hamaslıların olduğunu, araçlarda işaret olmadığını, farlarının kapalı olduğunu ve araçların kuşkulu olduğunu iddia ederek kendisini savunmuştu. Oysa katledilen görevlilerden Rıfat Rıdvan’ın telefonundan kurtarılan video, İsrail ordusunun açıkça yalan söylediğini ortaya koydu.

Rıdvan’ın telefonundan çıkan 7 dakikalık video, hareket halindeki bir kurtarma aracından olay yerine varırken çekilmiş. Önünde giden araçlar açıkça dışarıdan itfaiye ve ambulans olduğu belli araçlar ve tamamının hem farları hem de acil durum ışıkları açık vaziyette. Araç yoldan çıkan başka bir aracın yanında duruyor. İki adam duran aracı incelemek için dışarı çıkıyor ve ardından ekran kararmadan önce silah sesleri duyuluyor. Son duyulan sözcükler ise, Filistinli görevlinin son nefesini verirken kelime-i şehadet getirmesi. Hayatta kalabilecek olanlar da videonun sonlarından anlaşıldığı kadarıyla yakın mesafeden vurularak infaz ediliyor. Ardından tamamı toplu bir mezara gömülüyor İsrail askerlerince.

Video 6 Nisan 2025 günü ortaya çıktığında bir kez daha tüm dünyaya rezil olan İsrail ordusu, olayın anlaşılmasının ardından gereken incelemelerin yapılacağını duyurdu. Bunu bir soykırımcı ordu söyleyince en hafif ifade ile trajikomik olduğu söylenebilir. Bizim açımızdansa, Siyonistlerin suçlarından dolayı kendi kendilerini cezalandırmalarını beklemek saflık olur. Sadece bu olayın failleri değil soykırım suçu işleyen tüm Siyonistler bedel ödemelidir. Bu bedel, Siyonizmle ilişkileri ve ticareti sürdürerek ödetilemez. İsrail ile ilişkiler sürdükçe, ticaret devam ettikçe ortak olunan suçlar artamaya devam edecektir. İsrail yıkılana nehirden denize özgür Filistin kurulana kadar Batı Asya (Ortadoğu) halklarına huzur yok!

Filistin Davasının Neferi, Sözcümüz Levent Dölek’e Özgürlük!

Ömrünü Filistin davası için, Siyonist İsrail’in yıkılması için uzlaşmaz bir mücadeleye adamış olan, Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları sözcüsü Levent Dölek istibdada karşı haklı mücadelelerinde öğrencilerinin sesine ses kattığı için geçtiğimiz günlerde evinden sabaha karşı gözaltına alındıktan sonra savcılıkta ifadesi dahi alınmaksızın tutuklandı. Bu uygulamayı protesto ediyoruz.

Filistin davasının bu neferinin, ipe sapa gelmez suçlamalarla, hiçbir delile dayandırılmadan tutuklanması, istibdadın hürriyet şiarını dillendiren gençlere karşı kullandığı yerlilik ve millilik laflarının da, bu vesileyle yapılan Filistin referanslarının da kofluğunu bir kez daha ortaya koymakta. Levent yoldaşımız göstermelik bir nedenle tutuklanmış olsa da, onun istibdadın Siyonizm aşkını teşhir eden mücadelesinin istibdad cephesinde yarattığı öfkeyi biliyoruz. Yoldaşımız Siyonizme AKP-MHP ittifakı gibi göstermelik değil, gerçekten karşı durduğu için de istibdadın hedefi olmuştur.

İstibdad rejimi soykırımcı Siyonistlere petrol satışına aracı olurken, Levent yoldaşımız, ülkemizin limanlarından Siyonist İsrail’e bir iğne ucunun bile gitmesine engel olmak için mücadele etmiştir. Onlar Filistin halkının direnişine şu ya da bu şekilde kulp takmaya çalışırken, en başından itibaren tereddütsüz biçimde, Siyonist kanser hücresinden kurtulmuş bir Batı Asya (Ortadoğu) ve nehirden denize bağımsız bir Filistin için kavgayı sırtlamıştır. Şimdi, Siyonist İsrail’in utangaç işbirlikçileri, Siyonizmin amansız düşmanlarını yerlilik ve millilik masalları ile tutukluyor!

Fakat Filistin davasının Türkiye başta olmak üzere tüm dünyadaki dostlarını böylesi tutuklama ve baskılar yıldırmadı, yıldıramaz. Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları olarak, Levent yoldaşımızın Siyonist elçiliklerin önünde defalarca dile getirdiği nehirden denize özgür Filistin şiarı için mücadeleyi kesintisiz biçimde sürdüreceğiz. En kısa sürede, Levent yoldaşımızın anti-Siyonist sesinin tekrar İstanbul’un meydanlarında duyulması için, hürriyet mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz.

Nehirden denize özgür Filistin!

Levent Dölek’e özgürlük, tutsaklara özgürlük!

ADL neden Nazi selamlarını savunuyor? (Barış için Yahudi Sesi – JVP)

Kırılgan bir ateşkesin yürürlüğe girdiği günlerde, Gazze’deki yüz binlerce Filistinli sonunda evlerine dönmeye başladı. Hayatta kalanlar, kayıp sevdiklerine dair herhangi bir iz bulmak için çaresizce yıkılmış evlerin enkazından çıkarılan onbinlerce cesedin kalıntılarını aramaya başladılar.

Bununla aynı anda iki şey daha oluyordu:

1. Batı Şeria’daki Filistinliler, Gazze’den gelen birlikler de dahil olmak üzere İsrailli yerleşimciler ve İsrail ordusu tarafından saldırıya uğruyordu.

2. Trump yemin ederken, yeni kankası Elon Musk, Nazi selamı gibi görünen bir şey yapıyordu ve ADL (Anti-Defamation League, İftira Karşıtı Birlik, Anti-semitizm ile mücadele adı altında Siyonizmin çıkarlarını ABD’de gerçekleştirmesine çabalayan bir örgüt -ÇN), Musk’ın bu hareketini savunuyordu.

Batı Şeria’da artan şiddet

Trump göreve başladıktan kısa bir süre sonra, Biden yönetiminin şiddet yanlısı İsrailli yerleşimcilere uyguladığı yaptırımları kaldırmak da dahil olmak üzere bir dizi yıkıcı emir yayınladı.

Filistinlilere cezasız bir şekilde saldırmak için yeşil ışık alan İsrailli yerleşimciler, Pazartesi ve Salı günü işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin köylerine baskın düzenledi. İsrail ordusu tarafından korunan ve desteklenen yerleşimciler, yerel sakinleri terörize ederek araçları ve evleri ateşe verdi ve en az 21 kişiyi yaraladı.

Aynı zamanda, İsrail ordusu Filistin şehri Cenin’de büyük çaplı bir operasyon başlattı ve en az 10 Filistinliyi öldürdü ve onlarca kişiyi yaraladı. Filistinliler, İsrail hava saldırılarını, yolları tahrip etmek için kullanılan buldozerleri ve kaçmaya çalışan herkese keskin nişancılar ateş ederken tepelerinde uçan Apaçi helikopterlerini anlatıyor.

Rahatsız edici bir videoda, bir adam boş bir yolda yürürken İsrail güçleri kendisine ateş açıyor, adam yere yığılıp ölmeden önce kaçmaya çalışıyor.

2023, daha Ekim ayından önce bile, BM’nin 2005’te Filistin’de yaşamını yitirenleri kayıt altına almaya başlamasından bu yana Batı Şeria’daki Filistinliler için en ölümcül yıl olmuştu. 7 Ekim’den sonra Batı Şeria’daki İsrail şiddeti bir fırlama gösterdi: 2023’te Batı Şeria’da katledilen 500’den fazla Filistinlinin yarısından fazlası o yılın Ekim ve Aralık ayları arasında öldürüldü.

Trump, sağ ve ADL

19 Ocak’ta yürürlüğe giren kırılgan ateşkes anlaşmasının gerçekten geçerli olduğunu varsayarsak, Gazze’yi yeniden inşa etmek milyarlarca dolar gerektirecek. Trump bunun gerçekleşeceğine dair şüphelerini çoktan dile getirdi; zira öncelikleri başka yerlerde.

Pazartesi günü Trump, on binlerce, muhtemelen yüz binlerce insanın ölümüne yol açan ABD destekli bir soykırımın gerçekleştiği Gazze’yi “denize nazır olağanüstü bir yer” olarak tanımladı ve seçim kampanyası sırasında kuşatma altındaki bölgenin “Monako’dan daha iyi” olabileceği yönündeki yorumları tekrarladı.

Damadı Jared Kushner gibi Trump da Gazze’de yaşayan iki milyon Filistinlinin başına gelenlerden çok gayrimenkulün değeriyle ilgileniyor gibi görünüyor. Bu, amacı her zaman maksimum toprak, minimum Filistinli olan İsrail’in aşırı sağcı hükümetiyle ortak bir nokta.

Trump ve İsrail hükümeti aynı sağcı gündemi paylaşıyor ve iddia ettiklerinin aksine, bunun Yahudileri güvende tutmakla hiçbir ilgisi yok. Trump’ın İsrailli yerleşimcilere yönelik yaptırımları kaldırma kararı, bir zamanlar “Filistin halkı diye bir şey yoktur” diyen İsrail’in sağcı maliye bakanı Smotrich’in övgüsünü kazandı.

ABD’deki İsrail yanlısı gruplar da sadakatlerinin Trump’ın Filistin karşıtı gündemine dayandığını açıkça ortaya koyuyor ve sağcı politikacılardan gelen giderek daha belirgin antisemitizme göz yumuyorlar. Trump’ın sağ kolu Elon Musk pazartesi günü yemin töreninde Nazi selamı verdiğinde, sözde antisemitizmle mücadele eden bir sivil haklar grubu olan Anti-Defamation League (ADL) bunu garip bir hareket olarak nitelendirdi. Bu, soykırımın sonlandırılması çağrısı yapan bir protestoya katılanlara verdikleri yanıtla karşılaştırıldığında şok edici derecede gevşek bir tutum. Zira ADL, protestoya katılan bu insanları (çoğunlukla Yahudileri) şiddet yanlısı antisemitler olarak kınıyordu.

ADL antisemitizmle mücadeleye öncelik verdiğini iddia ediyor, ancak gerçekten önemsedikleri tek şey ABD’nin İsrail’e desteğini sürdürmek. Bu giderek artan bir şekilde Yahudileri ve tüm ötekileştirilmiş insanları daha az güvende kılan aşırı sağcı bir gündemi desteklemek anlamına geliyor.

Trump ve müttefikleri iktidardayken, birlikte inşa ettiğimiz hareket yeni baskılarla karşı karşıya olacak. Trump’ın sağcı gündemine direnmek, Gazze’deki geçici ateşkesi soykırımın tamamen durdurulmasına dönüştürmek ve İsrail’in Batı Şeria’ya yönelik toptan yıkım kampanyasını genişletmesini durdurmak için elimizden gelen her şeyi haykırmak görevimiz. Önümüzde muazzam zorluklar var, ancak kritik bir artımız da var: ABD Yahudilerinin büyük çoğunluğu Trump’a oy vermedi, ancak ABD’nin İsrail’e desteği giderek daha fazla sağcı bir proje haline geliyor ve bu da Yahudilerin İsrail’e verdiği desteğin doğasında var olan çelişkileri daha da keskin bir şekilde odak noktasına getiriyor.

İsrail’in sağcı destekçilerinin Filistin’in özgürlüğü ile Yahudilerin güvenliği arasında bir tercih yapmak şeklindeki ifadeleri yanlıştır. Sağ, bizi izole etmek, yalnızca kendi mücadelelerimizin önemli olduğuna ve başkalarının acısının var olmadığına ikna etmek istiyor. Gerçekte, hepimiz için daha iyi bir gelecek inşa etmenin tek yolu birbirimizin insanlığını tanımaktır.

Bu metin, ABD merkezli Filistin dostu bir Yahudi örgütü olan Barış İçin Yahudi Sesi (Jewish Voice for Peace, JVP) sitesinde 22 Ocak 2025 tarihinde yayınlandı. Metnin aslı: https://www.jewishvoiceforpeace.org/2025/01/22/adl-defends-nazi-salutes/?utm_source=wire&utm_medium=email&sourceid=1001761&emci=f67471af-e1d8-ef11-88d0-0022482a9d92&emdi=df097d72-fbd8-ef11-88d0-0022482a9d92&ceid=69880

Direnen Filistin Halkına Bin Selam!

19 Ocak Pazar günü Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları’nın içerisinde bulunduğu Filistin Eylem Komitesi, “Direnen Filistin halkına bin selam! Bugün ateşkes yarın özgürlük!” şiarıyla bir eylem düzenledi. Yüzlerce kişi, 468 gündür süren Siyonist İsrail’in soykırım saldırısını direnerek püskürten Filistin halkını ve direnişini selamlamak, Filistin tamamen özgür olana dek dayanışmayı büyütmek için Taksim Tünel Meydanı’nda toplandı.

Tünel Meydan’da toplanıp İstiklal Caddesi’nde yürüyüş başladığında istibdadın polisi barikatlarıyla Filistin’e destek için yürüyen kitlenin önünü kesti. Bu hasmane tutumuyla iktidar, bir kez daha İsrail’e ambargo uygulamak yerine Filistin dostlarını ablukaya almayı tercih etti. Böylece emperyalizmle ve s Filistin’deki soykırımla fiilî iş birliğini gözler önüne serdi. Polis barikatlarının arasında yapılan basın açıklaması, İsrail’e tam ambargo uygulanana, Filistin halkı tamamen özgürleşene ve Siyonist İsrail yıkılana dek mücadeleyi büyütme çağrısı yaptı. Basın açıklaması “Yıkılsın Siyonist İsrail devleti” ve “Nehirden denize özgür Filistin!” sloganları eşliğinde okunduktan sonra eylem sona erdi.

Filistinli tutuklu İsrail hapishanesinde tıbbi ihmal nedeniyle öldü

Ailesi Mutaz Ebu Zneyd’in hapse girmeden önce hiçbir sağlık sorunu olmadığını söylüyor

Filistinli insan hakları grupları, tedavi edilmeyen Filistinli bir mahkûmun ölümünün ardından İsrailli yetkilileri “tıbbi suç” işlemekle suçladı.

Filistinli Mahkumlar Kulübü ile Tutuklular ve Eski Mahkumlarla İlişkiler Komisyonu tarafından yapılan açıklamaya göre, 35 yaşındaki Mutaz Mahmud Ebu Zneyd ciddi sağlık sorunları yaşıyordu ancak 6 Ocak’ta komaya girene kadar tıbbi bakım görmedi.

Ölüm haberi Pazar günü İsrail’in Beerşeba kentindeki Soroka Hastanesi’nde duyuruldu.

Ailesine göre, işgal altındaki Batı Şeria’nın El Halil kentinden olan Ebu Zneyd, 27 Haziran 2023’te tutuklanmadan önce herhangi bir sağlık sorunu yaşamamıştı.

“Ebu Zneyd olayı … İsrail vahşet sisteminin sabıkasında yeni bir suç teşkil etmektedir.”

Daha önce de tutukluluğunu protesto etmek için açlık grevi yapan Ebu Zneyd’in ölümüyle birlikte, savaşın başlangıcından bu yana İsrail gözaltısında ölen Filistinlilerin sayısı 55’e yükseldi.

Yukarıda andığımız ki grup Gazze’ye yönelik savaşın başlamasından bu yana İsrail hapishanelerinde “insani bir felaket” yaşayan Filistinli mahkumlar arasında ölümlerin arttığını belirtti.

Elde edilen bulgulara göre mahkumlar işkence, açlık, cinsel saldırı, tıbbi ihmal ve sağlıklarının bozulmasına yol açan kötü koşullarda tutulmaya maruz kalıyor.

Açıklamada İsrail, cezaevindeki Filistinlilerin ölümünden “tamamen sorumlu” tutulurken, uluslararası insan hakları sistemi İsrailli yetkilileri savaş suçlarından sorumlu tutmaya çağrıldı.

İki grup, “Cezaevi yönetimi onu hastaneye nakletmeyi kasıtlı olarak geciktirdi ve ona karşı tıbbi bir suç işledi” dedi.

Hamas liderliğindeki 7 Ekim saldırılarından bu yana İsrail makamları Batı Şeria’da ve İsrail içinde Filistinlilere karşı baskı uyguluyor

Bu süre zarfında sadece Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te 10.400’den fazla kişi tutuklandı ve bunların 3.376’sı herhangi bir suç işlemeden ve yargılanmadan idari gözetim altında tutuldu.

Ağustos ayında İsrailli hak örgütü B’Tselem bir raporunda İsrailli yetkililerin işkence kamplarında Filistinlileri sistematik olarak istismar ettiğini, onları ağır şiddet ve cinsel saldırıya maruz bıraktığını söyledi.

B’Tselem 118 sayfalık raporunda İsrail hükümetini Gazze savaşının başlamasından bu yana tüm Filistinli tutuklulara karşı kurumsallaşmış bir istismar ve işkence politikası yürütmekle suçladı.

İsrail genelindeki sivil ve askeri gözaltı tesislerinde kaydedilen işkence, 10 aydan kısa bir süre içinde İsrail gözetimindeki onlarca Filistinlinin ölümüyle sonuçlandı.

Tüm tesislerdeki istismarın sistematik niteliği, “İsrail cezaevi yetkililerinin örgütlü, ilan edilmiş bir politikasından şüphe etmeye yer bırakmıyor”.

“Cehenneme Hoş Geldiniz” başlıklı rapor, Gazze Şeridi, işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve İsrail vatandaşı olan ve ezici çoğunluğu yargılanmadan gözaltında tutulan eski 55 tutuklunun ifadesine dayanıyor.

B’Tselem, İsrail’in Filistinli tutuklulara yönelik ihlallerinin “İsrail’in savaş suçu ve hatta insanlığa karşı suç teşkil eden işkence yaptığı kaçınılmaz sonucuna” yol açtığını söyledi.

Grup, Uluslararası Ceza Mahkemesi de dahil olmak üzere uluslararası organlara “bu gözaltı tesislerinde Filistinlilere yönelik acımasız muamelenin durdurulması” için derhal müdahale etmeleri çağrısında bulundu.

Middle East Monitor sitesinden çevrilmiştir. Orjinali:

İstanbul Tabip Odası’ndan İsrail Konsolosluğu önünde Ebu Safiyye’ye özgürlük eylemi

İstanbul Tabip Odası (İTO), Siyonist İsrail tarafından esir alınan Filistinli doktor Hussâm Ebu Safiyye’nin serbest bırakılması talebiyle Levent metro çıkışından İsrail’in İstanbul konsolosluğu önüne bir yürüyüş düzenledi.

Devrimci İşçi Partisi ve Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları’nın da katıldığı yürüyüş boyunca eylemciler Ebu Safiyye’nin ve Filistin’in özgürlüğünü talep eden sloganlar attılar, İsrail’in Filistin halkına yönelik halen sürmekte olan soykırımını lanetlediler ve istibdadın Filistin’i arkadan bıçaklayarak İsrail ile ticareti ve ilişkileri sürdürüyor olmasını kınadılar.

Konsolosluk binası önünde ilk olarak İTO genel sekreteri Ertuğrul Oruç bir konuşma yaptı. Oruç, Doktor Hüssâm’ın hekimliğin ve sağlık emekçilerinin onuru ve yüzakı olduğunu söyledi ve Filistinli sağlık emekçileri başta olmak üzere tüm Filistinli tutsaklar serbest kalana, Filistin özgürleşene kadar mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti. Ardından İstanbul Tabip Odası yönetim kurulu başkanı Osman Küçükosmanoğlu, İTO yönetim kurulunca hazırlanan açıklamayı okudu. Açıklamada, İsrail saldırılarının başından bu yana hastanesini terk etmeden halkının yaralarını saran, hastaneye yönelik Siyonist saldırılarda oğlu katledilse de görevini yapmayı sürdüren Safiyye’nin derhal serbest bırakılması ve Gazze’deki Siyonist işgale derhal bir son verilmesi istendi.

Eylemde ayrıca bileşeni olduğumuz Filistin Eylem Komitesi, yanı sıra DİSK, KESK ve TMMOB sözcüleri de birer konuşma yaptılar.

İTO’nun hazırlamış olduğu basın açıklamasını aşağıda sizlerle paylaşıyoruz:

FİLİSTİNLİ DOKTOR HUSSÂM EBU SAFİYYE SERBEST BIRAKILSIN!

İşgalci İsrail Gazzeden derhâl çekilsin!

İsraile tam ambargo!

İsrail Gazze’de insanlık suçları işlemeye tüm vahşetiyle devam ediyor. İsrail’in saldırıları soykırım niteliği kazanmış durumda. Son saldırıların başladığı Ekim 2023’ten beri 50 bine yakın Filistinli yaşamını yitirdi, 110 bini yaralandı. 2 milyon Filistinli yerinden edildi. Onlarca hastane, sağlık merkezi ve sivil yerleşim yeri bombalandı. En az 165’i doktor olmak üzere 1100’den fazla sağlık çalışanı öldürüldü. Halen Gazze’de gıdaya ve temiz içme suyuna erişim çok kısıtlı, salgın hastalıklar kol geziyor. Gazze’de, dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor!

Evet, mevcut tablo vahim. Ancak Filistin mücadelesinin diğer yüzü, direniştir, mücadeledir, kahramanlıklardır. Filistin mücadelesinin tarihinde öne çıkmış, kahramanlaşan çok figür vardır. İşte 2024’ün son günlerinde bu figür bir doktor, Dr. Hussâm Ebu Safiyye olmuştur.

Dr. Hussâm, Gazze’nin faaliyette olan çok az hastanesinden biri olan Kemal Advan hastanesinde çocuk hastalıkları uzmanı ve aynı zamanda hastane müdürü olarak savaşın getirdiği tüm olanaksızlıklara rağmen İsrail’in saldırılarında yaralanan çocukları hayata döndürmek için çalışıyordu. Gazze’de güvenilir bir yerleşim alanı kalmadığı için ailesiyle beraber hastane bahçesinde konaklıyordu. İsrail’in hastanenin boşaltılması taleplerini defalarca reddetmişti. İsrail, bunun üzerine hastaneye saldırılar düzenlemeye başladı.

28 Ekim günü, yine hastaneye yapılan bir bombalı saldırıda Dr. Hussâm çocuğunu kaybetti, kendisi de yaralandı. Hastanenin bahçesine gömdü yavrusunu. “Ben çocuğumdan ayrılmayacağım, buradayım, Filistinli çocuklara hayat olmaya devam edeceğim.” dedi. Yılmadı, bırakmadı mücadeleyi. 27 Aralık 2024 günü hastaneyi kuşatan İsrail tanklarının üzerine beyaz önlüğüyle yürüyerek meydan okudu ve işgalci İsrail ordusu tarafından rehin alındı. Dr. Hussâm Ebu Safiyye derhâl serbest bırakılmalıdır!

Dr. Hussâm, elde silah olmadan da zalimlere karşı mücadele edilebileceğini göstermiştir. Bu anlamda hem sağlık emekçilerinin hem de tüm insanlığın yüz akı olmuştur. Bizler de, Türkiye’de sağlık emek mücadelesi veren doktorlar olarak Dr. Hussâm’ın bizlere örnek teşkil eden zulmedenlere karşı verdiği mücadeleyi ve gösterdiği iradeyi selamlıyoruz. Filistin mücadelesi kazanırsa coğrafyamızda zulmün kaynağı olan emperyalizm ve onun maşası olan Siyonizm gerileyecek. Bunda Türkiye’de yaşayan doktorların, sağlıkçıların, işçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin çıkarı vardır.

Bu nedenle biz İstanbul Tabip Odası olarak burada bulunan tüm dostlarımızla birlikte Filistin’in özgürleşmesi, İsrail’in mezaliminin son bulması ve Gazze’den çekilmesi, Dr. Hussâm başta olmak üzere İsrail’in elinde bulunan tüm tutsakların serbest bırakılması, İsrail’in başta ekonomik olmak üzere her alanda gerçek bir ambargoya maruz bırakılarak savaştan çekilmesi ve Ortadoğu’ya barışın gelmesini sağlamak için elimizden gelen çabayı göstereceğimizi ilan ederiz.

Dr. Hussâm Ebu Safiyye derhâl serbest bırakılsın!

Hepimiz Doktor Hussâmız!

Her yer Gazze, her yer direniş!

Nehirden denize özgür Filistin!

İstanbul Tabip Odası

Fransız emperyalizmi, Corç Abdullah’ı bırakmamak için uğraşıyor!

Filistin davasının Lübnanlı komünist savaşçısı Corç İbrahim Abdullah, 1984 yılından bu yana Fransız emperyalizminin elinde tutsak. 1999’dan bu yana “serbest bırakılabilir” durumda bulunan yoldaşımız, “nedamet getirdim” demeyi reddettiği için, emperyalizm, çeyrek asırdır onu zindanda tutmaya devam ediyor.

15 Kasım 2024 tarihinde bu konuda çarpıcı bir gelişme yaşandı. Fransız mahkemesi, beklenmedik biçimde, Fransa’yı terk etmesi koşuluyla, Corç Abdullah’ın serbest bırakılmasına karar verdi. Bu sürprizi, terörle mücadele savcısının yaptığı temyiz başvurusu izledi. Bu temyiz başvurusu yüzünden, Corç Abdullah’ın serbest bırakılması, en azından temyiz duruşmasının gerçekleşeceği 19 Aralık tarihine kadar ertelenmiş oldu. Şimdi ise 19 Aralık’ta görülen duruşmada, kararın açıklanmasını 20 Şubat’a erteledi. Corç Abdullah yoldaşın serbest kalması, 20 Şubat’ta mahkemeden çıkacak kararla mümkün olsa da bu duruşma görülmeden önce görevi devralacak olan müstakbel ABD başkanı Donald Trump yönetiminin, Fransız emperyalizmi ve İsrail Siyonizm’i ile işbirliği içinde bir komplo hazırlaması olasılığı var.

Emperyalizmin ve Siyonizm’in kendine böylesine bir öfkeyle düşman bellediği Corç Abdullah’ı savunmak ve onu emperyalizmin elinden söküp almak için mücadele etmek her Filistin dostunun boynunun borcudur. Bu sebeple Corç Abdullah’ın dostları ve yoldaşları, 20 Şubat gününde Fransa başta olmak üzere pek çok ülkede bir dizi yürüyüş ve eyleme hazırlanıyor.