1969 yılından itibaren Türkiye devrimcileri silahlı eğitim almak ve Siyonist İsrail’e karşı çarpışmak üzere Filistin’e geçmeye başlamıştır. Daha sonra Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kuracak olan ve o sıralarda yaygın olarak “Dağcılar” olarak anılan kadrolardan 11 kişi 1970 yılında Filistin’den dönerken yakalanmış ve tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne konulmuştur. Ne var ki, haklarında “Diyarbakır Tıp Fakültesine sabotaj yapma”yı amaçladıklarına dair uydurma haberler çıkarılmıştır. 11 devrimci bunu yalanlamak üzere, “Diyarbakır Bildirisi” olarak anılan bir deklarasyon yayınlamıştır. 11’le arasında THKO’nun politik ve teorik bakımdan en önemli önderi olan Hüseyin İnan da vardır. Aşağıda, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamının 50. yıldönümünü anmak amacıyla, bugün için bile dersler içeren bu bildiriyi yayınlıyoruz.
Bizler günlerdir kamuoyuna “Diyarbakır Tıp Fakültesine sabotaj yapmak isteyenler yakalandı”, “Türkiye’de sabotaj yapmak için El-Fetih’te yetiştirilen sabotajcılar yakalandı” gibi kasıtlı, sansasyonel haberlerle yansıtılan olaydan dolayı Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan devrimcileriz.
Bu manşetler işbirlikçi iktidar yetkililerinin ve polisin kamuoyundaki maksatlı, asılsız suçlamaları, tertipleridir. Hiç şüphe yoktur ki, bu tertipler de diğerleri gibi ergeç iflas edecektir.
Suçsuzluğumuz, ezilmişliğimiz kadar meşru, alın terimiz kadar kutsaldır. Tek suçumuz geri kalmış bir ülkenin çocukları olmamız ve emperyalizmin ne olduğunu bilmemizdir. Türkiye’nin gerçeklerinden haberdar olmamız ve emperyalizmin bütün dünyada tezgahladığı oyunları bilmemiz, emperyalizme karşı mücadele etmemiz, geri kalmış bir ülke olan Türkiye’de suçmuş gibi gösterilmek isteniyor.
Biz dünya halklarının baş belası emperyalizme karşı çarpışan Orta Doğu halklarının haklı mücadelesini desteklemek için Filistin’e gittik. Amacımız bir taraftan Arap halklarının kurtuluşunu desteklemek, diğer taraftan, Türkiye’li devrimciler olarak bize düşen görevlerin bir kısmını yerine getirmekti.
Fakat biz, dünya halklarının dayanışmasına ve kurtuluş hareketlerinin gelişmesine emperyalizmin tahammül edemediğini biliyorduk.
Çıkarlarını devam ettirmek için emperyalizmin her türlü insanlık dışı metodları tatbik etmekten geri kalmayacağını da biliyorduk.
Artık bütün Türkiye halkları da son olarak bize karşı girişilen tertip dolayısiyle emperyalizmi ve işbirlikçilerini bir kez daha tanımalı ve bilmelidirler.
İşbirlikçi iktidar Arap halklarının haklı mücadelesi için gittiğimiz Filistin’e ardımızdan ajanlarını göndermiştir. İleride tatbik edeceği oyunların planlarını hazırlamıştır. Yurda dönüşümüzde bizleri ustaca hazırlanmış tertiplerle yakalatıp, kamuoyuna “sabotajcı”, “kiralık ajanlar” olarak tanıtmak için TRT’yi ve basını da aynı tertip içine sokmağa çalışmıştır.
150 saatten fazla işkenceye tabi tutulduk. Önceden hazırlanmış ifadeler, bize imzalattırılarak, suç dosyaları haline getirildi. Güdülen amaç Türkiye’de tüm devrimci hareketi bu tertibin içine sokmak ve kitlevitutuklamalarla bir faşist terör ortamı yaratmağa çalışmaktı.
Günlerce süren işkenceler ve insanlık dışı uygulamalar, adlî makamlara “tahkikatı derinleştiriyoruz” şeklinde yansıtıldı.
Bütün bunlar -altı günlük işkence, binlerce cop, sopa, küfür ve sayısız ifadeler- işbirlikçilerin ve ortaklarının çıkarlarını korumak içindi.
Türkiye halklarına şu noktayı kesinlikle açıklamak isteriz: Bizim şurayı ya da burayı bombalayacağımız, sabotaj yapacağımız iddiası, yalandır, kasıtlıdır, tertiptir.
Biz devrimciyiz. Türkiye’nin, devrimci mücadelenin neresinde olduğunu biliyoruz. Hepimizden kuruş kuruş toplanarak, hepimizin parasıyla, emeğiyle, çilekeş Doğu Anadolu halkına binbir güçlükle açılan bir üniversiteyi bombalamak hiçbir devrimcinin düşünebileceği bir şey değildir.
Bu tertipleri, ancak, bütün dünya halkları gibi Türkiye halklarını da inleten emperyalizm ve işbirlikçileri düşünebilir.
Bu yalanlar, bu oyunlar Türk-Kürt halklarının kardeşliğini, dostluğunu ve devrimci dayanışmasını bozmak içindir.
Bu yalanlar, emperyalizme ve onun Orta Doğu’daki ileri karakolu saldırgan İsrail’e karşı savaş veren Arap halklarının devrimci mücadelesini, bütün yüreğiyle destekleyen Türkiye halklarının bu devrimci mücadele ile bağlarını gevşetmek, kuşkuya düşürmek için hazırlanan tertiplerdir.
İsnat edilen suç ne kadar ağır olursa olsun, zulüm ne kadar artarsa artsın, devrimci kavgamızdan asla dönmeyeceğiz. Kavgamız dünya halklarının devrimci mücadelesinin bir parçasıdır. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin bu planı da suya düşecektir. Biz, devrimci yolumuzda azimle, inançla, inatla sonuna kadar yürüyeceğiz.
Zafer mutlaka devrimci dünya halklarınındır.
Yaşasın bağımsızlık kavgamızın yılmaz militanları!
Kahrolsun emperyalizm ve bütün uşakları!
Yaşasın Orta Doğu halklarının devrimci kurtuluş dayanışması!
Yaşasın halkımızın ve tüm dünya halklarının zafere yönelmiş devrimci mücadelesi’
Teoman Ermete, Ercan Enç, Hüseyin İnan, AttilâKeskin, Kadir Manga, Müfit Özdeş, Alpaslan Özdoğru (Özdoğan), Tuncer Sümer, Hamit Yakup, Ali Tenk, B. Emanet.