Filistin Özerk Yönetimi başkanı Mahmud Abbas, 10 Temmuz günü Erdoğan’ın özel davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Erdoğan tarafından Vahdettin Köşkü’nde ağırlanan Abbas Türkiye’de üç gün kalacak.
Abbas’ın ziyareti iki açıdan önemli. Öncelikle, geçtiğimiz günlerde Mahmud Abbas’a bağlı polis gücü işbirlikçi Abbas yönetimine muhalefeti ile tanınan Nizâr Benât’ı sabaha karşı evine yaptığı bir baskınla gözaltına almış ve burada katletmişti. Filistin halkı Benât’ın hesabını sormak için sokaklara döküldüğünde, karşısında kendilerine vahşice saldıran Filistin Özerk Yönetimi polislerini bulmuştu.
Abbas’ın Benât’ın katlindeki sorumluluğu inkar edilemez. Kendisine sıkı bir muhalefet yürüten ve hatta (Abbas’ın sonradan iptal ettiği) Mayıs seçimlerinde karşısına rakip bir liste çıkaran Benât, Mahmud Abbas’ın yozlaşmış iktidarı açısından ciddi bir tehlike doğurduğu için katledildi. Filistin halkı da Benât’ın katlinden sonraki eylemlerinde sık sık Eş-Şab Yurîd Iskât En-Nizâm, yani halk rejimi devirmek istiyor sloganını atarken, olayın salt bir kötü muamele hadisesi olmadığının bilincinde olduğunu göstermişti.
Yani Abbas, İstanbul’a elinde Benât’ın kanı ile geldi. Erdoğan ise kendisini bu açık cinayet için sorumlu tutmak bir yana, 2018 yılında Filistin Özerk Yönetimi ile Türkiye arasında yapılan ve Filistin polisinin (Mahmud Abbas’ın silahlı güçlerinin) Türkiye tarafından eğitilmesini içeren antlaşmanın askıya alınması gibi bir uygulamayı dahi düşünmemekte. Oysa Mahmud Abbas’ın polis teşkilâtı zaten İsrail ile işbirliği içinde çalışan, hem İsrail’in hem de Abbas’ın pis işlerini yapan bir ihanet örgütüdür. Bu örgütün Türkiye tarafından eğitiminin yapılabilmesi, ancak İsrail’in de dahli ile olanaklıdır. Yoksa Filistin polis gücü işgal altındaki Filistin’den çıkamaz ya da tersi, eğitimi verecek olanlar işgal altındaki topraklara giremez. Filistin halkının çıkarı ise, bu örgütün lağvedilmesi ve hem işgalle mücadele edecek hem de içeride güvenliği sağlayacak milislerin kurulmasında, İsrail’e karşı fiilen savaşan direniş örgütlerinin silahlandırılmasındadır. Ancak, Erdoğan’ın istibdad rejimi göbekten emperyalizm ve Siyonizme bağlı olduğundan, Abbas rejimine Gezi zamanından itibaren iyice uzmanlaştığı en iyi bildiği şeyi öğretmekten öteye gitmek istememektedir: mücadele eden halka saldırmak, gaz fişekleri ile yaralamak, öldürmek.
Abbas’ın ziyaretinin ikinci önemi, İsrail’in Kanal 12 televizyonunun bugün açıkladığı bilgide yatıyor. Buna göre Abbas, Siyonistlerle 2014 yılında yarım kalan görüşmeleri yeniden başlatabilmek (Filistin’i Siyonistlere peşkeş çekmeyi sürdürmek) için Biden’a bir talepler listesi hazırlamakta. Listenin içeriğinin henüz netleşmediği söyleniyor ve anlaşılan Abbas bu konuda görüşmek için İstanbul’a gelmiş bulunuyor. Abbas’ı Erdoğan ile görüşmeye Biden bile yönlendirmiş olabilir. Her ne olursa olsun, Oslo sürecine daha derin bir sadakat anlamı taşıyan bu tür bir girişime istibdad rejiminin en ufak bir desteği dahi, Türkler, Kürtler, Araplar ve tüm bölge halklarına bir ihanet anlamına gelecektir.