İstibdad rejimi, can dostu Siyonistlerle her geçen gün normalleşme adımlarına bir yenisini eklerken Birleşmiş Milletler (BM) bir Filistin raporu yayımladı. BM bağımsız raportörü Francesca Albanese tarafından hazırlanan rapor çok çarpıcı.
Rapora göre bugüne kadar İsrail tarafından hapse atılan Filistinlilerin sayısı 800.000 civarında. Bunların 100.000’i Birinci İntifada (1987-1993) 70.000’i İkinci İntifada (2000-2006) ve 6.000’den fazlası da Birleşik İntifada (2021) sırasında tutsak edilmiş. Siyonist rejimin sadece geçen yıl hapse attığı Filistinli sayısı ise 882’isi çocuk yaklaşık 7.000 kişi. Bugün İsrail tarafından esir tutulan 155’i çocuk 5.000 Filistinli var. Bunların 1.000’den fazlası herhangi bir suçlama yöneltilmeden ve mahkemeye çıkarılmadan idari tutukluluk adı altında hapsediliyor. İsrail hapishaneleri hem insanlık dışı yaşam koşulları hem de sistematik işkencenin ve kötü muamelenin defalarca kayıt altına alındığı yerler. Tüm bu tutuklama ve alıkoyma işlemlerinin işbirlikçi Filistin yönetimiyle iş birliği halinde yapıldığını da eklemek gerek.
Raporda İsrail rejiminin uygulamalarının uluslararası düzeyde insan hakları yasalarına ama aynı zamanda ceza yasalarına göre suç olduğunun altı çiziliyor. Tabii Siyonistler bu ithamlardan kurtulmak için çeşitli cambazlıklar da yapıyor. Mesela işgal altındaki bölgelerin işgal edilmediğini buraların ihtilaflı bölgeler olduğunu söyleyerek zaten tanımadıkları uluslararası yasaların da etrafından dolanıyorlar.
Filistin halkı planlı ve sistematik bir saldırı altında
Fakat Siyonist rejimin tutuklama adı altında esir alma uygulaması madalyonun sadece bir yüzü. BM raportörünün değindiği bir diğer konu ise tutuklanmayan, hapse atılmayan Filistin halkının yaşadığı sistematik zulüm ve işkence.
İsrail sistematik bir yöntem olarak işgal ettiği alanlarda yaşayan herkesi bir güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor ve buna göre davranıyor. Dolaysıyla işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistin halkının, bastırılması, etkisiz ve işlevsiz birer tutsağa dönüştürülmesi bu yöntemin olmazsa olmazı. Ama bu yöntemin şüphesiz ki en önemli sonucu, tehdidin ortadan kaldırılmadığı durumda uzaklaştırılması, yani Filistin halkının yaşadıkları topraklardan sökülüp atılması olarak kendini gösteriyor. Yani Filistin halkının yaşadığı toprakları bir açıkhava hapishanesine çevirmek, insanların hayatlarını yaşanılmaz hale getirmek ve sonunda yerleşimcilerin geleceği boş alanlara dönüştürmek İsrail için yaşamsal bir politika. Bunu yerine getirirken de birkaç katmandan oluşan bir sistem uyguluyorlar.
Fiziksel olarak hapsetme
Filistin halkının yaşadığı toprakları yasa dışı Gazze kuşatmasında olduğu gibi fiziksel olarak askeri güçle kuşatmak, birbiriyle bağlantısı olmayan küçük parçalar haline getirmek ve Filistinliler tarafından kullanılabilen alanı git gide küçültmek. Batı Şeria’da olduğu gibi Siyonist yerleşimcilerin güvenliği için kontrol noktaları kurmak ve insanların kendi yaşadıkları şehirlerde dahi en temel ihtiyaçlara, ana caddelere vb. ulaşımını kısıtlamak. Ya da El Halil’de olduğu gibi az sayıda yerleşimciyi yasa dışı bir şekilde yerleştirip, bu yerleşimcilerin güvenliğini sağlamak bahanesiyle kentin kalan her yerini kontrol noktaları ve güvenlik tedbirleriyle yaşanmaz hale getirmek. Bunlar Siyonist rejimin Filistin topraklarını fiziksel olarak bir açık hava hapishanesine çevirmek için kullandığı birkaç farklı yöntem.
Bürokratik olarak hapsetme
Fiziksel olarak kontrol altında tutulan alanlarda, Filistin halkının en temel yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılamak için bile Siyonist rejimin izni ve onayına ihtiyacı var. Yaşadığınız alanı terk etmek, bir yere yerleşmek, ailenizi ziyaret etmek, hatta sağlık ihtiyaçlarınızı karşılamak için bürokratik izin prosedürlerinden oluşan bir duvarı aşmanız gerekiyor. Bu izinler olmadan çalışmanız veya seyahat etmeniz durumunda tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Burada uygulamanın güvenlik şüphesi gerekçesiyle tamamen keyfi olduğunu ve şeffaflıktan uzak oluğunu da eklemek gerekiyor.
Dijital olarak hapsetme
Filistin halkı her yerde bulunan güvenlik kameraları, yüz tanıma sistemleri, dronlar ve sosyal medya hesaplarının takip edilmesi aracılığıyla sürekli olarak izleme altında bir hayat sürmek zorunda. Buralardan elde edilen bilgiler sayesinde yerleşimcilerin yayılmacı tutumuna karşı gerçekleştirilen her türlü protesto veya direniş tutuklanma ve cezalandırmayla karşı karşıya kalabiliyor.
Siyonizm kanserli bir dokudur!
Siyonist İsrail rejiminin üzerine kurulu olduğu sistem, yasa dışı yerleşim yerleri kurarak, işgal ettiği alanları günden güne genişleterek, bütün Filistin topraklarını devasa bir açık hava hapishanesine çevirerek, uluslararası yasaları ve en temel insan haklarını bile tanımadan Filistin topraklarını Filistin halkından etnik olarak temizlemek üzerine kuruludur.
İsrail rejimi bütün bunları yaparken gücünü sadece kendinden ve aparatı olduğu emperyalistlerden almıyor, birbiri ardına normalleşme adımları atan işbirlikçi rejimlerden de alıyor. Bugün yapılması gereken, ırkçı Siyonist rejimle normalleşme adımlarının atılması değil, İsrail’in ekonomik, politik ve kültürel olarak yalıtılmasıdır. İstibdad rejimi bir avuç dolar için Filistin halkının karşısında, Siyonistlerin yanında yer almayı seçmiş olabilir. Bizim yapacağımız hem Siyonizme ve onun aparatlarına karşı hem de AKP istibdadına ve onun işbirlikçi uygulamalarına karşı dur durak demeden mücadele etmektir.