Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları Platformu olarak Nekbe’nin 72. Yıldönümünde İstanbul’daki İsrail Konsolosluğu önünde eylem düzenledik
İsrail’in Levent’teki Başkonsolosluğu önünde Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları Platformu üyeleri olarak Devrimci İşçi Partililerin de katılımı ile, İsrail’in Filistindeki baskı ve işgal politikalarını protesto ettik
Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları Platformu adına basın açıklamasını okuyan arkadaşımız, 15 Mayıs 1948’de İsrail’in katliamlarla Filistin halkını yurdundan kopartarak, Filistin topraklarına el koyduğunu ve Yahudi devleti ilan ettiğini söyledi.
İsrail Konsolosluğu çnünde okuduğumuz basın açıklamamız aşağıda;
“Bugün 15 Mayıs. Filistin halkı bugünü 72 yıldır Nekbe, yani Büyük Felaket olarak anıyor. 72 yıl önce bugün, 15 Mayıs 1948’de, Siyonist hareket katliamlarla Filistin halkını yurdundan kopartarak Filistin topraklarına el koydu. Siyonistlerin 20. yüzyılın başından itibaren sistematik bir biçimde uyguladığı kıyımlar, Filistin halkına yönelik saldırılar ve toprak gaspları 4 Mayıs 1948’e gelindiğinde giderek artmış, en bilindikleri Deir Yasin Katliamı olmak üzere Siyonistler bir dizi kanlı katliama imza atmıştı. 14 Mayıs 1948’de Britanya manda yönetimi Filistin’den ayrıldı ve Ben Gurion liderliğindeki Siyonist hareket tarihsel Filistin topraklarında bir Yahudi devleti ilan etti.
15 Mayıs 1948’de ise Filistin halkının büyük felaketi, Siyonistlerin lanetli planlarının yeni aşaması başladı. Siyonistlerin paramiliter güçleri yüzbinlerce Filistinliyi evlerinden, topraklarından sürdü. Yalnızca bir yılda yurdundan sürülen ve mülteci haline gelen Filistinlilerin sayısı 750 bini buldu. Siyonistler bu süreçte yirmiden fazla katliam gerçekleştirdi, 400 Filistin köyünü yerle bir etti.
O tarihten beri her yıl anılan ve Siyonist işgalciye karşı mücadelenin simgesi haline gelen Nekbe’nin 72. yılına çok özel koşullarda giriyoruz. Bütün dünyanın gündeminde on binlerce insanın canını alan koronavirüs salgını var. Ancak bu önemli günde insan hayatına düşman başka bir virüsün varlığını hatırlatmak istiyoruz: Siyonist İsrail virüsü! Bu virüs 72 yıldır dünya üzerinde varlığını sürdürüyor; sürdürdüğü sürece de katliamlara, sürgünlere, ayrımcılığa ve işgale devam ediyor.
Koronavirüs salgını İsrail virüsünün önemini veyahut ona karşı mücadelenin yakıcılığını azaltmıyor, ertelemiyor; aksine arttırıyor. Zira Filistin halkı dünyanın pek çok yerinden farklı olarak salgını işgal, Apartheid rejimi ve ayrımcılık koşullarında, Gazze halkı ise 13 yıldır süren bir abluka altında karşılıyor. Bu koşullar Filistin’de virüsün yayılmasının önüne geçilmesini ve hastaların tedavi edilmesini engelliyor. Bugün Filistin halkı bir değil, iki virüse karşı savaşıyor.
Abluka koşullarının her geçen yıl biraz daha ağırlaştığı Gazze’de sağlık sistemi salgın ortaya çıkmadan çok önce çökmenin eşiğine gelmişti. Mısır’ın da desteklediği Siyonist abluka Gazze’de yaşayan iki milyon insanın sağlık hizmetlerine ulaşmasını normal koşullarda dahi imkânsız hale getiriyor. Gazze halkı kişisel temizlik ürünlerini bırakın içmek için temiz su bulmakta dahi zorlanıyor. Düzenli olarak yaşanan elektrik kesintileri ağır hastaların hayatını tehlikeye atıyor. İki milyonluk nüfusuna karşılık Gazze’de yalnızca 63 solunum cihazı (ventilatör) ve 78 yoğun bakım hasta yatağı bulunuyor.
Filistin topraklarının geri kalanında da durum Gazze’de olduğundan çok da iyi değil. Örneğin Batı Şeria’da 3 milyonluk nüfusa karşılık sadece 175 solunum cihazı bulunuyor. Siyonist İsrail Filistinlilere test kitlerinin ulaşmasını engelliyor. Apartheid rejimini meşru göstermek için test sonuçlarını manipüle ederek vaka sayısını olduğundan az açıklıyor. İşgal devletinin sınırları içinde virüse yakalanan Filistinli işçileri ve tutsakları kontrol noktalarına durumlarının ağırlığına bakmadan, herhangi tıbbi yardım olmadan bırakıyor. Filistinlilerin salgınla mücadele yöntemlerini engellemek için de elinden geleni ardına koymayan Siyonist işgal güçleri, Mart ayının sonunda Batı Şeria’nın Kuzey’inde Ürdün Vadisi’nde oluşturulan bir sağlık merkezini yok edecek kadar ileri gitti! Doğu Kudüs’te Filistinlilere ait bir test kliniğini basarak, çalışanlarını tutukladı!
Bulaşıcılığı dolayısıyla kalabalık ve kapalı ortamlarda oldukça tehlikeli olduğu bilinen koronavirüsü hapishanelerde de görünmüş olmasına rağmen, İsrail 5 bin Filistinli tutsağın can güvenliğini sağlamak için kılını dahi kıpırdatmıyor! Üstelik bu tutsakların azımsanamayacak bir kısmı idari tutuklama uygulaması adı altında, haklarında bir suçlama dahi olmadan tutuluyor.
Bütün bunların yanında Siyonist İsrail işgal politikalarına da hız kesmeden devam ediyor. Siyonist işgal ordusu Filistinlilerin evlerini, köylerini basmaya, Filistinli gençleri öldürmeye, silahlı Siyonist yerleşimcilerin saldırılarına izin vermeye devam ediyor. Siyonist İsrail salgın koşullarında dahi Filistin topraklarına yasadışı yerleşimler inşa etmeyi sürdürüyor.
Koronavirüs Donald Trump’ın zırvaladığı gibi Çin’in ürettiği bir biyolojik silah değil ama İsrail salgını Filistinlilere karşı bir silah gibi kullanmaktan geri durmuyor. Nekbe 72. yılında yalnızca işgalle, Apartheid rejimiyle ve ayrımcılıkla değil, Siyonist işgal devletinin salgın koşullarında uyguladığı biyolojik terörle de sürüyor. Ancak 72 yıldır süren tek şey Siyonist İsrail’in Filistin topraklarındaki işgali değil. Aynı zamanda Filistin halkı işgale karşı özgürlük mücadelesini canla başla sürdürüyor!
Her virüs gibi Siyonist İsrail virüsü de müdahale edilmedikçe yayılmaya ve can almaya devam ediyor. Emekçi halklar dünyanın dört bir yanında salgına karşı mücadele verirken, salgını Filistin halkına yönelik yeni bir saldırı fırsatı olarak gören bu barbar işgal devleti yıkılmadıkça, ne Filistin halkı ne de bölgenin diğer emekçi halkları rahat bir nefes alamayacaktır. Tek çözüm İsrail virüsünü kökünden temizlemek, bu işgal devletinin yıkılması ve nehirden denize tüm tarihsel Filistin toprakları üzerinde kurulacak laik, demokratik ve sosyalist bir Filistin devleti için mücadele etmektir!
Emperyalizme ve Siyonizme karşı Filistin Dostları olarak Filistin halkını bu iki virüse karşı verdiği savaşta yalnız bırakmayacağımızı Nekbe’nin 72. yılında bir kez daha duyuruyoruz. Türkiye’deki Filistin dostlarının üzerine düşen görev bellidir. AKP hükümeti gibi bir yandan ticari ilişkileri sürdürmek için Siyonist İsrail’e tıbbi malzeme satarken, Filistin’e de yardım yapıp, o yardımları virüse karşı mücadelede kullanmasını engelleyen işgal devletine dil uzatmamakla Filistin dostu olunmaz!
Filistin halkıyla dayanışma göstermek isteyenlerin önündeki en önemli görev İsrail’in bu barbar işgal rejimini sürdürmesini kolaylaştıran, varlığını meşrulaştıran bütün ilişkilerin kesilmesi için mücadele etmektir. Siyonist İsrail ile ekonomik, askeri, diplomatik, kültürel ve akademik bütün ilişkiler kesilmeli, bugün önünde durduğumuz konsolosluk ve işgal devletinin büyükelçiliği kapatılmalı, Siyonist elçi ülkemizden kovulmalıdır! Türkiye işgal devleti İsrail’e her daim kol kanat geren Amerikan emperyalizmi ile bütün bağlarını koparmalı, en başta NATO’dan çıkmalı, İncirlik üssü dâhil bütün emperyalist üstleri kapatmalıdır!
Yıkılsın Siyonist İsrail Devleti! Nehirden denize özgür Filistin!
İsrail’le ilişkiler kesilsin, Siyonist elçi kovulsun!”
Nekbe Nedir?
Siyonistlerin 20. yüzyılın başından itibaren sistematik bir biçimde uyguladığı kıyımlar, Filistin halkına yönelik saldırılar ve toprak gaspları 4 Mayıs 1948’e gelindiğinde giderek artmış, en bilindikleri Deir Yasin Katliamı olmak üzere Siyonistler bir dizi kanlı katliama imza atmıştı. 14 Mayıs 1948’de Britanya manda yönetimi Filistin’den ayrıldı ve Ben Gurion liderliğindeki Siyonist hareket tarihsel Filistin topraklarında bir Yahudi devleti ilan etti.
15 Mayıs 1948’de ise Filistin halkının büyük felaketi, Siyonistlerin lanetli planlarının yeni aşaması başladı. Siyonistlerin paramiliter güçleri yüzbinlerce Filistinliyi evlerinden, topraklarından sürdü. Yalnızca bir yılda yurdundan sürülen ve mülteci haline gelen Filistinlilerin sayısı 750 bini buldu. Siyonistler bu süreçte yirmiden fazla katliam gerçekleştirdi, 400 Filistin köyünü yerle bir etti.